Anlaşılma çabası içinde yanıp tutuşurken neydi bu alaturka ya da alafranga bir hitabet içinde diyaloglar düzmek? Oysa anlaşılmak istemiyordu ki pek çoğu tarafından kendince. Çünkü anlaşılırsa artık damgalanacak ve tanınacaktı. Bu yüzden saklandığı yerden bir fener tutuyordu anlamasını istediği o azınlığa. Kompleks cümle yapılarıyla kendisini özgün ve varlığın ya en tepesinde ya da en dibinde ilan etmeye bayılırken, öylece çıkar giderdi yolundan. İtisafla değil, saldırganlıkla demek acziyetinden miydi? Yoksa geçmişe mi hayran kaldı? Bu çağda yaşamasını bilmiyorsa, hiçbir çağda yaşayamaz ki. İnsan fanus içinde filizlenen bir bitkiden fazlası değildir. Adapte olur ve oraya ait olur, artık farklı bir devre kapanır. Şimdi geçmişe arzu duyuyorsun ya Nietzsche falan... Hepsi birer komedya, Nietzsche seninle ne konuşsun ki? Sen ayaktakımından farksızsın. Hadi diyelim bilgece bir tarafın var. O zaman çağında neden acizsin? Bilge için zaman yoktur ki, bilge her an ve her yerde yaşar. Sendeki bu ego ne kadar tabu esaslı bir karakter yaratmış. Öyle ki kendini çağının dışına atmaya çalışırken telefonunu elinden düşüremiyorsun. Ne yazık... Hatıra kalsın yine de, canlılığını korumak istersen, biraz yaklaş ve sana felsefenin o derinliğinde bir pay versinler. Şaka yapıyorum, sen kavramları okumaya devam et...