Günlerden pazartesi . Soğuk bir hava var bugün . Ellerim ceplerimde yürüyorum cadde de. Kulaklıklarım takılı. Son ses DUMAN .Rüzgar sanki bu gün benim için esiyor. Uzun saçlarım geriye doğru gidiyor. Üşemekte olan ellerim birden ısınıyor, Yüzüm kızarıyor , Kalbimin ritmi değişiyor. Yavaş atan kalbim sanki göğüs kafesimi delecekmişine atıyor. Nefes alış verişlerim hızlanıyor. Uzaktan... Çok uzaktan bana bakan bir çift göz ile karşı karşıya kalıyorum. Buz gibi yüreğimi birden sıcacık yapıyor o gözler. O içinde kaybolduğum gözler... Gözleri mıknatıscasına çekiyor kendine . Elde olmayan bir adım atıyorum. Atıyorum... Atıyorum... Sonra duruyorum. 'Napıyosun' sen diyorum' kendi kendime. Normalde bu cümleyi kurduğum an Yüreğim tekrar alıştığı ritme geri dönmesi lazımdı fakat olmuyor ne yaptıysam olmuyor . Mıknatıs çok güçlü. Geri adım atmam lazımken ben bir adım daha ileri adım atıyorum. Normalde bu soğukta dişlerim titremesi lazımken titremiyor. Kalbim git gide daha hızlı atıyor. Sanki Mıknatıs beni ''Benlikten'' çıkartmıştı. Sanki yeniden doğmuştum. Dünyaya yeni gelmiş bir bebek edasında bakıyordum ona. Saf, Temiz...