Tam böyle gri havanın içimize dolacağı günü,
Öğlene doğru daha iyi kabullenmelik bir zaman.
Bir kahvenin mesai saati yeni başlamış ,
Anne şu vitrindeki fincanları çıkarsan da
bizde birer kahve yuvarlasak demelik bir gün.
Hem ben üç yüz altmış beş günden kalmayım.
Kaçırdığım kahveler ne olacak !
Sessizlik asabi bir güdüm ,
İçim konuşsun bu yüzden ona kızamam.
Seni özlediğim zamanları kime anlatacağım.
Baş aşağı sallansam dökülecek bir iki cümlem mutlaka olur.
İnsan , bir diğerinin ruhuna sevgiyi salarken,
Ayak izlerini saklamayı öğrenmeli.
Ben öğrenemedim mesela.
Alnıma yazılanı okurlarıma sunamam,
Okurlarım yok benim,
Alnıma yazılan da yok.
İnsan hissedilenin rengindedir.
Benim küçük mavi delikli bir siyahı yuvarladığım oldu.
Bu adam ne anlatıyor böyle diyenim de ..
Göz göze gelecektik oysa,
Hazırlamıştım onları,
İlk kez boşluğa bakmayacakları için,
Giydirdim en güzel giysilerini.
Parlaklığını açtım ekranlarının.
Kirpikleri titrer mi adamın ?
Bir yutkunma içimi örter mi böyle ?
Sesim , kendini döver mi ?
Ama ne heyecan be,
Sancı bir büklümlü ama uzun up uzun.
Hala bekliyorum savdıkça bir yenisi geliyor.
Ümitli ikincilikler diliyorum.
Ben kendimde bile birinci olamamışken.
Sen de ne hacet.
İmla hatalarıyla kalorifer peteklerinin soğukluğu
bir benim gözümde.
Kalbim mesai de yazdırdım odama.
Üzerinde umut yazan bir çöp kutum var.
Neyse ki içi boş , ama benim biraz umudum var.
Sigara içmediğim halde ,
Acaba ben de kaybedecek miyim diye aldığım
Bir çakmağım var.
Biliyorum değişik bir adamım ben.
Ama güzel sevme yeteneğim de var.
Biraz kullandır istiyorum bu yeteneği.
İşin ilginç tarafını ben tutarım.
Hadi bugünlük beni sev.
Avaza taziyeye gidelim sonra.
Ama söyleyelim ona en çok biz sustuk.
Saç teline bağışla beni,
Nabzımı değiştiren kelimelerini sakla.
Gecelerimiz akran..
Bütün sütunları devire bilirim .
Bana bir kasımlık adımın için.
Bugün yazıyorsam,
Bil ki yarın daha çok yazacağım.
Hoşça kal..