“Bu gereksiz durgunluk nerden musallat oldu ömrüme? Nerden çıktı ruhumun bu çıkmaz sokakları? Bıraktım yine kendimi bu beter yollara. Kendi içinde kaybolması insanın… Çok tanıdık. Her bir ayrıntısı sana ait fakat çok yabancı. Göğe bile bakamıyorsun. Üzülme, göğe varacaksın çıkmazların birinde. Karşılaştığın her çukura bir basamak veriyor hayat. (Yersen…)
Yüzümde asılı bir ciddiyet tablosu duruyor. Gülümseyen tablolar ürkütüyor beni genelde. Bir o kadar merakla gözlemliyorum karşılaşınca. Gözlerindeki siyahın parıltısına takılıyorum mesela birinin. Ondaki mutluluk böylesine ihtişamlıyken, bende gösterişsiz bir keder havası mevcut oysa ki. Kayıp bir şeyi bulmuş gibi, bir anda gülümsemek geliyor bazen içimden. Derin düşüncelerden sıyrılıp, kaskatı kesilmiş yüzümün gevşediğini ve yüzümdeki her bir kılcala kan yürüdüğünü hissediyorum. Soğuktan buz tutmuş burnumdaki kırmızılığı bile duyumsayabiliyorum. Herkes gri geliyor sonra, tıpkı benim biraz önce olduğum gibi. Küçük bir tebessümle perdeler kalkabiliyor. Normalin dışına itmek kendini, çerçevenin dışına taşmak gerek bazen. Aksi taktirde farkındalık duygun yitiyor.
Gün geliyor, mutluluğunu bile paylaşacak kimse bulamıyorsun yanında ya, o koyuyor insana işte. Kötü günü geçtim. Bize her gün kötü zaten de; iyi günde bile kimse olmuyor ki yanında… Bi an böyle uçacakmış gibi hissediyorsun, öyle mutlu oluyorsun; ama kendi kendine. Çok oldu böyle yükselip düşüşlerim. Kısacık bir an yetiyor yalan yanlış sevinmelere. Sonra hep düşüyorum zaten. Anlayamadım bu düşmeleri. Daha hala nereye düşüyorum ben? Gitmiyor bu canımın sıkıntısı hem… Derdin nedir, ne istersin diye sormuyorum hiç. Biliyorum net bir cevabı yok ikisinin de. Arıyorum ama bulamıyorum sokaklarında ruhumun. O yüzden elinden tutmalı birinin, öyle devam etmeli sonu olmayan yollara. Beraber girmeli yerin dibine, beraber çıkarmalı huzuru ta derinden. Ama doğru, kimseyi haketmiyorum ki ben. Kestirebiliyorum bu yüzden sonumu. Belki de bu yüzden tat vermiyor hayat.
Çok hissediyorum bazen düşüncesiz davrandığımı. Tam bir hayvan olduğumu farkediyorum ama durduramıyorum, yine de incitiyorum insanları. Sanırım kötü biriyim ben. Önceden iyi biri olmadığımı düşünürdüm sadece. İyi biri veya kötü biri olmadığımı… Ama şimdi görünce bu çirkin gidişatı, sanırım kötü biriyim ben. Haketmiyorum bu yüzden iyi şeyleri. Bir çırpıda uzağıma düşüyor her şey, ben yaklaştıkça. Hep kendi köşemde, hep bir başıma buluyorum sonra kendimi.
Yakasına yapışsam gölgemin, şu aynadaki gölgemin ve hesap sorsam bir kere. Yine de ben olurum, vazgeçemem kendimden. Biliyorum. Ben beceremiyorum ama çabalıyorum en azından. İnsanı mutlu etmek kolay, zor olanı yapmayın… Dudaklarınıza biraz tebessüm öğretin en azından. Ben yapamıyorum ama ne olur siz yapın. Etrafta neşeli insanlar görmek zorlaşır oldu. Etrafta rengarenk çiçekler, böcekler; yukarıda masmavi bir gökyüzü ve sıcacık bir Güneş yok artık ne yazık ki. Kalksın artık şu perdeler, önümüzde uzanan denizi bile gri görür oldum.”