Ey gönül hayat süprizlerle doludur.
Kimi zaman saadeti kaybetmenin hasretiyle kavrulurken kimi zaman da ummadığın bir saadetin tebessümüyle sürur bulursun.
Çektiğin ıstıraplar elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişer bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursunun.
Bu yüzden ey gönül,ateşten korkma.
Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki lezzet bulasın.
İşte ey gönül, çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o muziç çemberi içinde sabra mahkum edilişimiz, bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan.
Güneş yakacak meyveler sabırla olgunlaşacak
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkum sen dünya denen şu çileler,elemler, ayrılıklar,hasretler yurdunda.
Tohum, bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek.
Çürüyecek çürürken, canını toprağa katarken sabredecek, sabrın acısına katlanacak sonra filiz verecek hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak bir ağaç olacak gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül
Sen de korkunun endişelerin elemlerin zindanında kalmaya tahammül et.
Acılara katlanmanın nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek lezzet bulacaksın.
Hayat bulmak hayat vermek için.
Ey gönül acılara sabret.
Çünkü onlar seni kahretmek için değil sınamak, terbiye etmek kemale erdirmek için gelirler.
Hem de geçicidir erebediyen kalmayacaklar.
İmana ve ümide sarıl.
Bil ki hiçbir gece ebedi değil her karanlığın sonunda bir fecir saklı.