Nefesin Mavi
saçlarına iner gibi yoksul hücrelerim
acınası ayrılıklarla ayrılıyor moleküller
oysa hiç şansım kalmadı,
kırık bir kadınla baş başa kalmaya
ve kadın, gözyaşlarını kapattı kırık bir fondötenle
meleklerin tebessümü inmiş sıfatına
ayrılamadık bir türlü
henüz göğ'e bakamadık, sen yanımda yoktun.
açtım kalbimin odalarını bir şehrin ortasında
bir yaprak öldürüldü
aldım,attım,taşıdım
elinde tuttuğun aşk,
serin rüzgarla getirdiğin son ferman
gözkapaklarında sırça bir sicim,
sen gözbebeklerimin arasında dinlendirdiğim huzur.
evet o aşk,
evet o aşk!
avuçlarımıza bırakılmış bir anı,
fark ediyorum gerçek röntgenimi
nefesin mavidir senin,
gecenin ayazında batıyor yüreğime esmer bir gecelik
karanlıkla geliyorsun, mavi ile gidiyorsun
o büyük korku akıl almaz bir soru
savaş meydanında mürettabattan gelen son mektuplar,
çığlıklar, haykırışlar hepsi dağınık
yok olan bir savaştan bize kalan tek kelime; aşk
evet o aşk!
şimdi senden kalan anıları nasıl taşırım?
kırık bir omurgayla..
sana doğru yükselmez artık hiçbir dağ yamacı
senin yanında oluşamaz artık hiçbir yıldız
telefonumda sararmış, ruhuma teslim edilmiş birkaç fotoğraf karesi
yalnızlığın hançeri ayağıa saplı
aşk'a yanlış fikirler süslüyor gece
sararak terk ediyorum bu gezegeni,
tümörüm de birkaç anı yasaklı..
sonbahar'a ödünç verilen, aşk kırıntıları
usulca bulaşıyor kirpiklerime ince bir yağmur
hiç ay'a yükselir mi hüzün?
bulutlar da rastladım kırık dudağını
sana doğru müsait bir yerde inmek istiyorum
kudretlerle bilenmiş bir sıfat teknesi..
ben sana geliyorum,
bu gezegen'e hüzün dolmadan
ölü aşıklar çerçeveler bizi
seninle göz göze gelmek,
bu gezegeni ödüllendirmektir!
bir aşk lekesi, köprücük kemiğinde
hiçbir yağmur örtemez artık bedenini
sahi hiçbir damla karşılaşmış mıdır seninle?
gelişin bir yarım rüya
bedeli hüzün yatağı
acı bir yastık,
aşk! çarşamba günün de oluşan mertebe
dağınık cadde gibi,
bir bir sökülüyor kaldırımlarla yalnızlıklar
sesin, bir toprak kokusu
kalabalık dudakların ortasından görüyorum seni,
bu bilinmez bir kaygı
gözlerin, yalnız bir gemi gibi
bilemezsin..
o liman çoktan yanmıştır!
sesine zulmeden, zarif bir öfke hipodromu
bu şehirde serseri aşıklar koşar
kuytu köşelerde anlatılır sevgili masalları
tertemiz dudaklarda çalkalanır ayrılık kelimesi
bir sokağın bitişinde karşılar bizi
tam da tanımlanmamış darbeleriyle..
sana geldim gece yarısı,
ihanet mektuplarının ağrısı
planlı bir ayrılık savaşçısı,
korkulu gözbebeklerine yayılıyor
çatışıyor ruhumuzla,
yalnızca tek kurşunu var,
kalbimize tadımlık..
bir papatya örneği gösterir bize bu cadde,
bir cafe'nin balkonunda avlanan ömür..
senin bana tesadüf gelişlerine kefilim..
melih özyıldırım