Yeni bir yaşın yaşanmışlığındayım şimdi. Bu kez satırlarım bana değil, yirmi bir yaşıma. Merhaba yirmi bir yaş! Bu seneki günümde, doğum günümde, seni karşılıyoruz hayatla. Sen mi bana koşarak geliyorsun, ben mi sana hemencecik sarılıyorum, aslında çok net değil bütün bunlar, flu. Tıpkı ardımda bıraktığım koskocaman yirmi yılım gibi. Sen bana esenlikler, nice güzellikler getireceksin. Seninle dolu olduğum şu gün, hemen anlıyorum farkını. Bana yirmi yaşı anlat deseler, bugün, doğum günüm gelmeden evvel, son birkaç aydır söylediğim bir yaş olmasına rağmen sanki bugün daha yeni doğmuş gibiyim. Yirmi yaşıma selamlar olsun. Diyeceğim şu ki; yirmi beş yaş benim için bağışlama yaşı, hoşgörü yaşı, geçmişe sünger çekme yaşı…
“30’a dokuz” Şimdi bütün bunları düşünmek için çok erken, yalnız, geçen zamanı unuturken şimdiki zamanın da geçeceğini bilerek nefes almalıyız. Merhaba yirmi yaşım. Herkesin farklı yollara, farklı yıllara, farklı insanlara, farklı hayatlara savrulduğu en çetin yaşsın, adeta bir sınavsın. Mesela artık ne çocuğuz, ne ergeniz…
Gençliğimizin bile bahar döneminin ortalarındayız. Sen mi bana çok şey katacaksın, ben mi seni sevindireceğim bilemiyorum. Çeyrek asırlık bir çınar oldum sayende.
Dün, tam da dün, 18 yaşındayken yazdıklarım çıktı karşıma. Buram buram ergen koktuğum o günler. O günlerde hissettiğim duyguların şimdilerde hissedilmiyor oluşu, bugünlerde hissettiğim duyguların da bundan bir yedi sene sonra hissedilmeyeceği gerçeğini çıkardı karşıma. O vakit dedim kendime, “Hiçbir şeye bu kadar anlam yükleme. Seneler ilerledikçe, zaman geçtikçe, sen yenilendikçe; o anlam yüklediğin şeylerin hepsi sıradanlaşacak zaten.”
Merhaba yirmi yaşım. Sen benim için hiçbir şeye anlam yüklememe yaşısın. Bir gülümsemeden anlam çıkarmadığım, bir çatık kaştan nem kapmadığım ve bir gözyaşıyla yağmur bulutlarının bütün bir hayatıma yağdığını düşünmediğim… Elbet kara bulutlar da olacaktır hayatta. Kim sadece güneşle arkadaş olur ki?
Mühim olan bir dakika önce geçen zaman diliminin tadında, o ölçüde geçmesine izin vermek ve bir an evvel kötü günleri göndermek değil mi?
Merhaba yirmi yaşım. Bugün benim doğum günüm. Bugün bana seni soranlara seni tanıştırıp, bir sene boyunca seninle kalacağımı herkese ilan edeceğim bir gün. Bana seni sorarlarsa onlara ne demeliyim?
Benden küçüklere nutuk çekip, “Bir süre sonra siz de benim gibi onunla tanışacaksınız” benden büyüklere “Bakın, ben sizin o yıllarda geçtiğiniz o yaştan geçiyorum, ben de büyüdüm” deyip, hayat sorarsa; “Çocukken güzeldik biz, evet, sahiden güzeldik” mi demeliyim?
O kadar karmaşıksın ki. Ben artık ne çocuğum, ne ergen, ne de gençliğimin baharından tomurcukları seve seve sevdiğim o yirmi yaşım…
Sana geldiğime memnun oldum yirmi yaşım. Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, ben bir zamanlar “20 yaşındayken” diyeceğim için mutluyum. Çok da anlam yüklemeyelim yaşlara da…
Dün 18’dim daha, bugün 20 oldum baksana. Daha seçici, daha kararlı, daha hoşgörülü, daha az kırılgan.
Ben affeder oldum. Affetmeyi öğreten yaşıma merhaba. Tecrübelerimin dili olsaydı, “Bu kadar çok anlam yüklememeliydin gelip geçene. Zaten bir gün herkes ebediyen gidecek” derlerdi.
Belki de söylemişlerdir de, ben duymamışımdır. Çocukken insan daha çok sağır, daha çok kör oluyor.
Yanlışı doğru, doğruyu da yanlış sanıyor. Çocukken yanılma payının saçları uzuyor, bahaneleri kısalıyor.
“Ben görmedim, kördüm” diyemiyorsun. “Görecekken biri yanlış yöne kaydırdı ayağımı, çocuktum anlamadım” diyorsun.
Selamlar sana olsun yirmi yaşım. Seninle geçecek olan günlerim kutlu olsun.
Daha düne kadar gece vakti almıştım oysaki telefonu elime ve hayale yazmaya. Ne çabuk geçmiş zaman. Ah be hayalim bak yaşlandım ben?
Seni yazarken bir o kadarda yaşlanıyorum biliyorsun değilmi!
Çıksan ya artık karşıma.
Elinde 2 tren biletiyle hiç sormazdım nereye diye Meal'im.
Sana olan sevdamıda koyardım bavuluma, haydi gidelim derdim yol nereye giderse diye.
Biliyormusun,
Hiç şikayetçi olmazdım halimden.
Üşümezdim kışın yağan yağmurda,terlemezdim yazin güneşin ânlında.
Kaçalım be hayâl.
Kimsenin olmadığı yerlere kaçalım..
Bir hayat kuralım seninle yeniden.
Çay içelim geçmişimize,muhabbet edelim gelecegimize... Hiç bilmoyorum sana olan bu bekleyişin sonu ne? Diye..
Ama bildiğim tek şey var Ben Hiç Olmayana AŞIK Olduğum..
Bekleyeceğim seni hayâl.