Kıyısına saklanıyorum günlerin.
Yitip gitmelerini izliyorum sessizce.
Küçücük insani yanımla dev rüyalar kurmaya çalışıyorum.
Sokak kedilerini sahipleniyor,
Eve alamadıklarımı beslemeye çalışıyorum.
Bir köpükçük görünce şevkatle sevmeye çalışıyorum.
İnsan tarafım biraz hoyratlık peşinde koşunca,
Belkide bilmeden birilerini kırıyorum.
Lakin doldum doldum artık tutamıyorum,
Taşıyorum.
Oysa küçük bir sevgi,
Bir tutam insanlık,
Çok az da olsa merhamet eşlik etse hayatımızda sanki herşey değişecek.
Kirli elleri uzaklara fırlatıp yok edeceğiz.
Kirli beyinler suyunu çekecek yitip gidecek.
Ama öyle hırs, öyle bencillik dolu ki!
Her sabah haberleri okuyunca boğuluyorum.
Takip etmeyim dedikçe içimdeki o ses!
Sen bari susma!!!
Birilerinin haykırışı ol diyorum.
Yediğimden gram keyif alamaz oldum.
Gezip tozmak denen o eylemi unuttum.
Oysa ne hayallere eşlik ediyordu yüreğim.
Ne umutlarla dolup taşıyordu beynim.
Birşeyler üretmek ve paylaşmak o kadar paha biçilemez hislere gebe kılıyordu ki.
Şimdi ise hergün yitip giden canları görmek…
Elinden birşey gelmeyişi ile kahroluyorum.
Saki yanımı aktifleştiremiyorum.
Galiba gram gram deliriyorum.
Sürekli kendi kendime konuşur oldum!
Ya böyle olsaydı, hayatında neler neler değişecekti Narin’in diyorum.
O adi yaratığı ailesi düzgün bir sistemle yeşertmeye çalışsaydı iki tane güzeller güzeli kız bugün belki aşık olacak, belki yeni bir hayalinin peşinde koşacaktı.
Adi hakimler hayatta olmasaydı, bir anne melek olan iki evladı ile çay içiyor olacaktı belkide!
Kara toprağı düşünüp ölümü beklemeyecekti!
Düzeni ahlak ile kursaydı hükümet, birçok anne baba şuan evlatlarının cennet kokusu ile uyuyacak, bir gülüşle şükürler hava da uçuşacaktı!!!
Kader elbette yazıldı!
Lakin kimse bunlara kader diyemez kardeşim!
Kader bile utanıyordur sorsan!!!
Öyle bir düzen ki içimizden geçen.
Ne yarını görüyor ne umut ile sarılmayı bekliyoruz.
Geldik ama güzellikle gidemiyoruz, zamanımızı bekleyen Azrail yanına!
Offf…