Basit düşünelim, yapılanlar yıkılır ve büyüyenler elbet küçülür. Yine de bunu irade elinden yapmak acımasızlık görülse de kader bir cerrah hassasiyetinde yok eder tüm bağları. Geriye ihtimaller kalır, bir de bu bağlara feryat eden birkaç insan. Süje konumundaki insan kendisini obje kabul etmeye başlar. Hayal dünyasına binlerce propaganda sığdırır, içerisine de kaba kuvvet dışında her tür işkenceyi koyacaktır. Asil bir ölüm arayacaklar, gündüz ve gece vakitlerinde mütemadiyen. Kaybettiklerini zannedecekler hatta; ama bu çok komiktir esasında. Zavallı bir hissiyatın kendisini öldürebileceğine inanıyor mu gerçekten? İnsan henüz bu kadar adanmış değildir, ümidi varsa da zulmün süresini uzatır. İfadesi kolaydır aslında, ölüyorum diyorsan öl. Yaşayamıyorum diyorsan bu kimsenin umrunda değil. Bir şeyleri kırıp dökemeyecek kadar da bağlıysan hayata. İnsanları kıracak kadar uzaksın ruhundan. İşte insanın mekaniği bu, senin mekaniğin bu arkadaşım. Şimdi nereye bakarsan bak, inkâr ettiğin gerçekleri unuttuğunu var kabul etsen de sırf bu sebepten hatırlatır sana düşlerinde bile bilinçdışı. O ele geçirir sözlerini, ters yüz olursun duygusal anlamda. İşte kurtuldum dediğinde, bir ölüm haberi sarsar ruhunu. Ki nereden geldiği bilinmez. Geldiği yer çok açıkken...