Sanırım 2.sınıfa gidiyordum. Annem okulumuzun kantininde çalışıyor. O gün doğum günümdü, kantine inip baya yalvarmıştım ‘babama söyle de akşam doğum günümü kutlayalım bana hediye alsın, ben sürpriz olmuş gibi yaparım diye’o sırada kantine okulumuzun fen bilgisi öğretmeni geldi. Güler yüzlü cana yakın tek kelimeyle benim gözümde muhteşem bir insandı. Zil çaldı ben başım önümde üzgün üzgün sınıfa çıktım , bunlar annemle sohbete daldılar. Akşam dört gözle babamı bekliyorum tabi öyle kutlama falan olmadı hediye de evde diş macunu bitmiş eve aldığı diş macunu,bir de gofret kutusuyduo zamanlar babam pek düşünemezdi böyle şeyleri… Ertesi gün Ayşe hoca elinde küçük bir paketle yanıma geldi, eğilip elindeki paketi uzattı. Ben ne olduğunu anlamadım tabi afalladım. ’Doğum günün kutlu olsun’ dedi . o kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. Birinin benim gerçekten ne hissettiğimi önemsediğini hissetmiştim. Elimdeki paketi sıkıştırıyorum acaba ne var içinde diye, yumuş yumuş bir şey ; ponpon tokalardan mı aldı acaba diye düşünüyorum. Açtım paketi küçücük şirin bir ayıcık…İlk doğum günü hediyemBenim için o kadar kıymetliydi ki o kadar anlamlıydı ki anlatamam…
Dersime girmemesine rağmen sınıf öğretmenimden daha çok seviyordum. İlköğretimde ben çok tembel de bir çocuktum. Ne yaparsam yapayım öğretmenimin gözünde işe yaramayan, tembel, pasaklı bir öğrenciydim. Hatta çok iyi hatırlıyorum 4. Sınıfta fen bilgisi dersim karnemde kocaman bir çizgiydi.Diğer derslerim de pek parlak değildi , 5. Sınıfın da diğerlerinden pek bir farkı yoktu. Hatta sınıf öğretmenimiz anneme çok sık şikayet ederdi bizi. Annem de ‘Hocam sen benim çocuklarımı sınıfta koy bir alt dönemle bitirsinler onlar okulu’ demişti de; sevgili öğretmenimiz ‘senin çocukların yine de diğerlerine göre iyi onlara gelinceye kadar koyacak bir sürü çocuk var .’demişti:) Ben okula bir yıl erken başladım abimle aynı sınıftaydım. Sorun gerçekten bizde miydi , öğretmenimde miydi bilmiyorum ama ne yaparsam yapayım öğretmenimin gözündeki imajım değişmiyordu. Hatta bir keresinde malum annem çalışıyor haliyle her zaman ütülü olmuyordu önlüğüm.. Önlüğüm ütüsüz diye beni bütün sınıfın ortasında rencide etmişti…Kızmadım gururum kırıldı rencide oldum ama artık ütü yapmayı biliyordum. Bir önlüğe, birkaç mendile, bir iki tane de yakalığa mal oldu ama öğrendimhoş öğretmenime yine yaranamadım ama.. Neyse zor kötek beş bitti. Artık altıncı sınıfım. Her derse başka bir öğretmen giriyor , garip bir şekilde öğretmen kelimesi yerini hocam kelimesine bıraktı fen bilgisi dersimize de Ayşe Hoca giriyor. O kadar güzel ödevler veriyordu ki dikkatimizi çekmeyi o kadar iyi biliyordu ki her hareketine hayrandım. Bir gün ders çıkışı beni yanına çağırdı. ’Sen kendinin farkında değilsin ama biz seninle o kadar güzel şeyler yapabiliriz ki, yeter ki sen kendine inan var mısın?’ dedi. İlk kez birisi bana inanıyordu. İlk kez birileri benim bir şeyleri başarabileceğimi söylüyordu. Dersleri pür dikkat dinliyordum . Verilen ödevleri yapmak benim için mahallede tek kale maç yapmakla ya da yedi kule oynamakla eşdeğerdi bile diyebilirim. Dersten ayrı çözmem için kaynaklar veriyodu. Onlar da hemen bitiveriyordu. İlk sınavdan tek 100 alan bendim. Sadece fen değil diğer derslerimde de şaşırtıcı değişiklikler oluyordu. O sene biz ilk SBS öğrencileriydik. Ayşe Hoca’ fenin hepsini doğru yapana dijital fotoğraf makinesi, bütün soruları doğru yapana leptop alacağım.’ Diye söz verdi. Sene sonuna kadar ben bu cümleyi unutmuştum. Zaten Ayşe Hocanın başka bir şehire taini de çıkmıştı… Sanki benim kendime gelmem için görevlendirilmiş gibi hayatımın dönüm noktası oldu ve gitti…
SBS de fen fuldü ama Ayşe Hoca artık yoktu. Fotoğraf makinası değil de onun artık okulda olmayışı beni üzüyordu. Gerçi yerine gelen hoca da çok iyi bir hocaydı ama benim gözlerim Ayşe Hocayı arıyordu hatta içten içe sürekli ikisini kıyaslıyordum bütün sınıf sevmişti aslında yeni hocayı ben de sevmiştim ama Ayşe Hoca da olmalıydı..
‘Tainim çıktı.’ falan dememiş sınav sonuçlarını öğrenmiş. Sadece bir öğrenciye verdiği sözü tutmak için fotoğraf makinesini de almış nerelerden kalkmış gelmiş. Belki de maaşının yarısından fazlasını yatırdı o makineye... Bu arada ilkokulum faciaydı belki ama ben o okulu birinci olarak bitirdim. Başkaları için bir anlam ifade etmeyebilir ortaokuldaki birincilik çok bir işe de yaramıyor ama benim için anlamlıydı. o kadın bana çok şey öğretti. Kendine inanırsan neler başarabileceğini, aslında her şeyin insanın kendisinde bittiğini, verdiğin bir sözü yerine getirmenin önemini, çocukları sevmenin onlara verdiğin değeri göstermenin çocukların hayatlarında neler değiştirdiğini, yeri geldiğinde bir öğretmenin en az bir anne kadar önemli ve kıymetli olabileceğini… İyi ki hayatıma girmiş, şimdi arıyorum bulabilir miyim ulaşabilir miyim diye ama ulaşamıyorum. Ayşe Hoca benim hayatımda dönüm noktası oldu ama diğer öğretmenlerimden de çok şey öğrendim bana çok şey kattılar. Hepsinden biraz biraz taşıyorum kişiliğimde. Kimi iyi örnek kimi kötü …Bana bir şeyler öğreten bütün öğretmenlerimin öğretmenler günü kutlu olsun.:)
Ve öğretmen olmayı düşünen ya da ya da bu yolda ilerleyen kardeşlerim; çocukları gerçekten seviyorsanız , sevginizi gösterebiliyorsanız, sınıftaki bir iki öğrenci değil de bütün sınıf sizin olacaksa bu mesleği yapın. Ben şanslıydım. Benim karşıma kötü öğretmenlerden daha çok çıktı iyileri. Maalesef bütün çocuklar benim kadar şanslı olamıyor. Belki de ne çiçekler solup gidiyor, ne ışıklardan ne zekalardan mahrum kalıyor bu ülke. Siz öğretmenler söylenenlerden çok daha önemlisiniz aslında… kardeşlerimiz, çocuklarımız, yarınlarımız sizin kalbinizdekilerle şekillenecek ,sizin duruşunuz, sizin sözleriniz, sizin fikirlerinizle yetişecek ,yeşerecek bizim umutlarımız…