Bizler sadece okudum diyebilmek için mi yoksa gerçekten okuduğumuzu anlayabilmek için mi okuyoruz? Siz değerli okurlarıma bu soruyu sordum çünkü bu sorunun gerçekten cevap bulmaya ihtiyacı var. İnsanlara elinize bir kitap alın, okuyun denildiği zaman şu cevapla çok karşılaşıyoruz:’ Okuduğumuz zaman kazanacağımız bir şey var mı?’ Var değerli okurlarım.
Çıkarılacak bir sürü ders var , okunduğu zaman okunan kitaplardan, biliyorsunuz. Birçok insan elinde kitaplarla dolaşıyor, soruyoruz okuyor musun diye ,evet cevabı hazır. Hemen ne anladığı sorulduğu anda da cevap alınamıyor .Çünkü anlamak için okumuyor. Bu demektir ki şahısın yaptığı gösterişten ibarettir. Gösteriş yapmakla hiçbir zaman hiçbir şey kazanamayacağımızı görmek bile işimize gelmiyor. Gösterişin kaybettirdiğini anlayarak okuyalım ki , bizden sonraki nesillere de sayesinde kazandıklarımızı aktarabilelim.
Büyüklerimizin bir sözü var, derler ki’ Tarih tekerrürden ibarettir.’ Tarihin tekerrür etmemesi için daima tarih kitapları okuyup, tarihteki olaylardan ders çıkarmalıyız. Ben bu sözü neden söyleme ihtiyacı hissettim değerli okurlarım, değerli yazarımız Yavuz Bahadıroğlu’nun Buhara Yanıyor ve Elveda Buhara adlı kitaplarından çıkardığım derslerden dolayı söyleme ihtiyacı hissettim. Harzemşahların başına gelenleri okudum ve aynı şeylerin başımıza gelmemesi için siz değerli okurlarımıza bu yazıyı yazma gereği duydum. Yani okudum demek için okursak her şeyi boşuna yaşamış oluruz. Ne kendimizi ifade edebiliriz ne de bizleri birilerinin anlamasını bekleriz. Kendimizi ifade edebilmek istiyorsak, birilerinin bizleri anlamalarını bekliyorsak bunları hak etmeliyiz. Hak etmenin bir tek yolu var ,bu yol da geçmemiz gereken en kolay yoldur. Okudum demek için değil, anlamak için okumaktır. Ben şahsen okumak için okumuyorum, anlamak için okuyor ve çabalıyorum.
Sizlere değerli yazarımız Cahit Zarifoğlu’nun Bir değirmendir Bu Dünya adlı deneme kitabından bir örnek vereyim. Ünlü prof.’larımızdan Bahri Zengin’i konu alacağım bu örneğimde. Bahri Zengin, İstanbul’da görev yaptığı İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden bir heyetle Almanya’ya gider. Birtakım incelemelerde bulunur ve bir fabrikada inceleme yaparken fabrikadaki görevliye sorar:’ Bu yaptığınız makine nedir ?’Görevli cevap verir :’Bu çiftçilerin kullanacağı bir makine.’’ Hammadde nereden geliyor ?’diye sorar Bahri Zengin ve cevabı şu şekilde alır:’ Türkiye’den geliyor madde. Türkiye’den geliyor , biz işleyip size on katı fiyatla satıyoruz.’ Bunun üzerine Bahri Zengin, benim ülkemin malı dışarıda işlenerek benim ülkeme kat kat fiyatla geriye satılıyor. Buna bir dur dememiz lazım, diyerek yapılan makineyi incelemeye başlar. Bir an düşünerek, bunu ben de yapabilirim diyerek Türkiye’ye döner ve İTÜ’de vakit kaybetmeden çalışmalarına başlar. Türkiye Bahri Zengin sayesinde on kat ödediği fiyatın dokuz katını kasasında bırakmış olur. Cahit Zarifoğlu’nun bu güzel kitabında ders çıkarılacak daha bir sürü konu vardır.
Bir örnek de şudur ;bir köyde çocukluğunu geçiren bir genç kim olduğunu, nereden geldiğini unutur ve köyüne döndüğünde sorar babasına keçi pisliklerini göstererek ’ Bu nedir babacığım?’ Babası cevap verir hiç düşünmeden ‘Ulan eşek oğlu eşek, unuttun mu küçükken bunları bilye yapıp oynadığın günleri!’ Yani genç okurlarım ne olduğumuzu, kim olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Cahit Zarifoğlu’nun bu kitabında bizlere ders vermek için yazdığı gerçekler vardır.
Reşat Nuri Güntekin’in ‘Acımak ‘ adlı romanı da anlamlı dersler çıkarmamız lazım gelen güzel bir romandır. Babasına karşı, annesi ve anneannesi tarafından nefretle doldurularak yetiştirilen öğretmen Zehra’yı anlatan bir roman. Babasından nefret eden Zehra, babasının ölümünden sonra cenazeye gelir ve babasının hatıra defterini okuyup bitirdikten sonra babasına karşı beslediği kinin ve nefretin yersiz olduğunu anlar. Ama iş işten geçmiştir.
Siz bana diyeceksiniz eminim,’ Bize anlatıyorsun ama kendin ne için okuyorsun ya da okuyor musun? ‘Hatta okumayıp ahkam kestiğim düşüncesinde olanlar bile vardır aranızda. Ama ahkam kesmek bize göre bir şey değildir .Ben yazımın başında da yazdım, anlattım siz değerli okurlarıma ,ben boşa kürek sallamayı sevmiyorum. Boşa zaman geçirmek için okumak kadar güzel olan bir şeyi kullanmam .Onu kullanmaya gelinceye kadar bir çok şey var boş vakit geçirmek için, boşa kürek sallamak için.
Ben görev yaptığım yerlerde de bunu anlatmak için gayret gösteriyorum ve saatlerinin lüzumsuz işlerle geçmemesi için her şekilde anlatıyorum. Ben kütüphanede otururken yeri geliyor siz değerli okurlarım için yazılar şiirler yazıyorum ,yeri geliyor şiir kitapları ,romanlar, deneme kitapları okuyorum. Ben bu bahsettiklerimi hem siz değer verdiğim okurlarıma, hem de kendime biraz olsun faydam olsun diye yapıyorum. Cehalete kendimizi kaptırmayalım. Elimizdeki bilgilerimizi her daim herkesle paylaşalım. Anlamak için okuyalım ve karşımızdaki insanlara da bu şekilde faydalı olalım.