"Olanı, olduğu gibi göremeyen, olması gerekenlerle tükenir." Derken Eddi Anter, sanırım hayatı boyunca kendi olamayanlara bir şey fısıldamak istemiştir.
Bazı insanlar, kim ne derse desin olduğu gibi görünmeyi tercih eder. Bazıları da ne olursa olsun nasıl göründüğü ile ilgili endişe eder. Böyle insanlar kendilerini sadece başkalarının gözleriyle değerlendirir çünkü.
İnsanlar onaylanmak, övülmek ister. İnsanın övgü görmek istemesi kadar doğal bir durum yoktur. Ama övgü almak için yaşamaya başlandığında insan kendi değerlerinden uzaklaşmaya başlar. Farkında olmadan sevdikleri de aslında ondan uzaklaşır. Kendine yabancılaşan insan yakınlarına nasıl samimi gelebilir ki?
İnsan kendini başkalarının gözünden değerlendirdiği zaman, kendi olmaktan çoktan çıkmıştır bile. O artık olmak istediği yolda yürüyen ve hiçbir zaman kendini eleştiremeyen biri olmuştur. Duyguları göstermekten kaçınmaya başlar. Kamufle etmek zorundadır acılarını, hayal kırıklıklarını…
Her zaman işler yolundaymış gibi mesaj vermelidir herkese. Çünkü artık tek derdi, herkestir. Birileri onun için olumsuz düşünmemeli, o hep iyi görünmeli, mutlu bilinmeli. Oysa bu kamufle altında bile, saklayamadığı gerçek isyan etmektedir.
Kabullenmekle başlar kendi olma savaşı. Kendini seven insan başkası olmaya çalışmaz. Başkasına kabul ettirmek için kendini şekilden şekle sokmaz.
“ne isem odur” görünen de olanda BİR ve TEK…
İŞTE mutluluk bu cümlede saklıdır.