İzâfi bir zaman, izâfi bir yaşam, izâfi yaşananlar ve izâfi koşullar üzerine niceleri. Mutlak olan, ölümdü en nihayetinde. Ama izâfi idi bu durum, ölüm bazı insanları yaşatırdı. Hayatı anlayamazsın, o yaşansın diye mevcut. İnsanları da anlayamazsın, çünkü onlar da izâfi. Renkler bile herkese farklı olabilir bırak rengi, dünya bile izâfi. Herkesin kendi evreni, herkesin kendi dünyası. Durup seyretmeyeceklerimi seyrettim, çok da keyifli değildi ya derdi kulağıma. Çok güzel dedim de tadı da güzel değildi hayatın. Ben batıp çıkarken tertemizdiniz derdi. Şimdi ise ben temizsem hepiniz kirlenirsiniz. Gökyüzü kararırsa ben aydınlatırım suretleri, aksi halde hepiniz sûretsizsiniz geceleri. Biri anlatmalı şuna hepsi ve hiç kadar değerlisi yok diye. Gücü de yetmez ama hepsi hepsi hepsi derdi. Hepsi diyen zaten biterdi, bu durum aksine değişmezse..
Bir yere vardım şimdi bu metnin ardından, ışıklar artık görünmüyor, belli ki benim aydınlatmam gerekecek. Soğuk bir yerdeyim, belli ki benim ısıtmam gerekecek. Son gün de böyleydi. Süreç tamamlandı. Bundan sonra değişim yok değil zaten değişim bitmez. Ancak düzeni olmayacak.
Niceleri daha vardı göreceydi gözleri ve sözleri. İnanmak isteyeni dindar, istemeyeni inansız yapardı. Hayat baktığım yerden görünüyordu bana. Zihnim ise hep kötü gösterirdi. Kalbi sokalım devreye dedik, o da zihnin kurnazlığına geldi. Bir adım var, o adımı açıklamayacağım. Açıklamadığımdan da bir taraf her şeyi bıraktı, bir taraf her şeye sarıldı diyebilir. Ama ilki kötü, ikincisi iyi olduğundan bu konuyu sizlerin göreceliliğine bırakıyorum. Bu kez herkes kendi penceresinden baksın. Çok ileri gidebilirim lâkin eksik bir şey var, olduğum yerde çok beklemem çünkü noksan bir şey kalır. Ben yavaşça gidersem ne eksik kalır ne noksan derdi ve dinlerdi kalbini, zihnini, ruhunu ve iradesini...
Hayatı şimdi başlıyordu, izâfi bir şekilde. 3 Ekim 6.17.. 415 ve 1118.. Devam eden izâfiyetin izleri..