Şu merfu rivayet de, bu (okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşacağı) sözümüzü kuvvetlendirir: “Her kim kabristana girdiğinde on bir kere “Kul hüvellahu ehad” suresini okur ve sevabını ölülere bağışlarsa o kimseye ölülerin sayısı kadar sevap verilir.” (Ebu Muhammed es-Semerkandi – Er-Rafii – Tebyinü’l-hakaik şerhu kenzü’d-dekaik 5/131)
Ulema (her ne kadar okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşmasında ihtilaf etmiş ise de) sadakanın sevabının ölüye ulaşacağı hususunda icma (söz birliği) etmiştir. Mademki, sadakanın sevabı ulaşıyor, öyleyse durum kıraat (okunan Kur’an), dua ve istiğfar için de aynıdır. Çünkü bunların her biri sadakadır. (Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin) “Her iyilik sadakadır” (Buhari, sahih; 6021) hadis-i şerifi bu sözümüzü kuvvetlendirir. Sadaka sadece mala has değildir. (İmam Kurtubi’nin sözü bitti)
Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’inde rivâyet etti: Abdurrahmân İbnu’l-Alâ İbni’l-Leclâc, babasından şöyle dediğini rivayet etti: Babam Ebû Hâlid Leclâc şöyle dedi: “Yavrucuğum! Öldüğüm zaman beni lahde (kabrin içinde kıble tarafına açılan oyuğa) koy; beni lahdime koyduğunda da ‘Bismillâhi ve alâ milleti Rasulillahi’ de ve toprağı üzerime iyice at; sonra baş ucumda Bakara sûresinin başını (Elif-lam-mim’i) ve sonunu (Amenerrasulü’yü) oku. Çünkü muhakkak ki ben Rasulullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem bunu söylerken işittim.” (Heysemî onu, Mecmâu’z-Zevâid (3/4) de zikretti ve Taberânî’ye nisbet etti.)
“(Leclâc) çocuklarına şöyle dedi: Ben öldüğüm zaman, beni kabrime koyunuz ve ‘Bismillâhi alâ sünneti Rasulillahi’ deyip toprağı üzerime iyice atınız. Sonra da başımın yanında Bakara sûresinin başını ve sonunu okuyunuz. Şübhe yok ki, ben İbni Ömer’i bunu sever halde gördüm.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ (4/56))
Taberânî ve Beyhakî; İbni Ömer radıyellahu anhumâ’dan şöyle dediğini rivâyet ettiler: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle derken işittim: “Sizden biriniz öldüğü zaman onu bekletmeyiniz; hızla kabrine götürünüz. Başının yanında Fâtihatü’l-Kitâb okunsun.” Bir başka rivâyette; “Kabrinde, (başucunda) Bakara’nın başı, ayaklarının yanında da Bakara’nın sonu okunsun.”
Hâfız Abdülhakk, Kitabu’l-Âkıbet’te, Abdullah İbni Ömer’in kabri yanında Bakara sûresinin okunmasını emrettiğini rivâyet etmiştir.
Hallâl, Şa’bî’den, şöyle dediğini rivâyet etti: “Ensârdan birisi ölünce onun kabrine gider gelirler, orada Kur’ân okurlardı.”
Harâitî; Kitabu’l-Kubûr’da şöyle demiştir: “Ensârdaki bir sünnet de şuydu: Ölüyü taşıdıkları zaman onunla beraber Bakara sûresini okurlardı.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kur’ân’ın kalbi Yâsîn’dir. Bir kimse her ne zaman onu, ALLAH’ı ve âhiret gününü murâd ederek okursa, o kimse mutlaka mağfiret edilir. Onu ölülerinize okuyunuz.” (Ahmed (5/26-27), Ebû Dâvûd, el-Cenâiz (3121), İbnu Mâce, Cenâiz 1448), İbnu Hibbân (2996), Hâkim (1/565))
Her kim kabristana girer ve Yasin suresini okursa, o gün ALLAH ordakilerden azabı hafifletir ve okuyan kimseye o kimselerin adedince sevap yazar (Reddü’l-muhtar c: 2 sh: 243)
Ölülerinize Yasin okuyun. (Ebu Davud 8/385 - ibni Mace 4/380)
Okunan Kur’an’ın sevabının ölülere ulaşacağına dair daha birçok delil var ise de, biz hakka tabi olmak isteyenlere yetecek kadarını zikrettik. Kalpler ALLAHımızın Yed’indedir. Dilediğinin kalbini genişletir ve fehmini arttırır.
Netice: bu mesele itikadi meselelerden değildir. Kabul edenler de, etmeyenler de ulemaya, netice olarak nasslara tabi olmuştur. Ancak ihtiyatlı davranıp iki görüşü cem etmek de mümkündür. Bunu şöyle yapabiliriz; Duanın ölüye fayda vereceğinde ihtilaf yoktur. Öyleyse Kur’an okuruz ve bağış yaparken; “Ya Rabbi! Şu okuduğumdan hâsıl olan sevabın BİR MİSLİNİ filancanın ve filancanın ruhuna bağışladım.” diyerek duaya çeviririz. Yani direkt olarak okuduğumuzun sevabını değil de “bir mislini” diyerek hâsıl olan sevap kadarını ölüye yazmasını ALLAH’tan dilemiş oluruz. Böylece herkese göre yaptığımız bağış kabul olmuş olur. ALLAHu a’lemu bi’s-savab (en doğrusunu ALLAH bilir)