...
İstasyon görevlisi olan Osman polisin yanından ayrılırken çok tedirgindi. Çünkü polis ondan şüphelenmelerini sağlayacak bir hikaye ortaya atmıştı. Bunun doğruluğu yoktu. Ama onu gerçekten tanımadıkları için bunu doğru kabul edebilirlerdi. Bu durum onun için risk taşıyordu.
Bu olayla ilgilenen polis memuru Meltem ise Osman oradan ayrıldıktan sonra görev arkadaşı Harun’a olayı baştan sona anlatmıştı.
“O bölgeye bakan güvenlik kameraları kapatılmış Harun. Kim kapattı, nasıl kapatıldı hiç bir fikrim yok. Kadının elindeki silahı incelediğimizde kadının parmak izinden başka hiçbir ize rastlamadık. Bu yüzden elimizde hiçbir ipucu, delil yok. ‘Bu bir intihardır ya da bu bir cinayettir.’ gibi kesin bir şey söyleyemem. Çünkü gerçekten bu soruşturmayla ilgili hiçbir şey bilmiyorum.”
Meltem bıkkın bir şekilde nefes verirken Harun bir süre düşündü. Aklına sanki bir şey gelmiş gibi konuşmaya başladı. “Bu kadının bir oğlu olduğunu söylemiştin az önce. Oğlunu sorguladın mı?”
Meltem kumral saçlarını eliyle hafifçe taradı. Önündeki kağıtlara bakıp “Oğlu kısa süreli bir şok yaşadığı için daha konuşamadım onunla. Şu istasyon görevlisi Osman’ın bahsettiği Ömer vardı ya hani, şu vagon görevlisi olan onunla konuşacağım. Kısa sürede burada olacağını düşünüyorum. Ömer’den sonra da büyük ihtimal oğlu ile konuşacağım. Dur bakayım, oğlanın adı neydi? Hatırladım, Uğur. Asıl bilgileri o verecek. Aile hayatıyla ilgili bazı şeyler öğrenir, bir şeyler ortaya çıkarabiliriz. Sonuçta silah kadının elindeydi ve bu yüzden intihar olma olasılığı cinayete göre daha fazla.” dedi.
Ama Harun bu kadar çabuk bir şey söylememesi gerektiğini belirterek kameraları kadının otururken kapatamayacağına dikkat çekti.
Meltem sinirlenmeye başlamıştı. Saçı ile aynı renkte olan kaşlarını çatıp yerinden kalktı. Odanın içinde bir iki tur attıktan sonra tekrar yerine oturdu.
“Harun o olmaz bu olmaz. Biz nasıl kesin bir sonuca ulaşıp olayı aydınlatacağız, söylesene. Nasıl bir delil, işimize yarayacak küçük de olsa bir şey ortaya çıkaracağız? Yok, ben bu soruşturmayı üstlenmek istemiyorum. Yoksa işin içinden çıkamayıp kafayı yiyeceğim.”
İlk defa bu kadar çabuk pes ediyordu Meltem. Gerçekten bu soruşturmayı sürütemeyeceğini düşünüyordu, hayatında ilk defa. Ama o gerçek bir polisse bunun da üstesinden gelmesi gerekiyordu. Bu kadar çabuk pes etmemeliydi.
Tam o sırada kapıyı tıklatıp içeri girdi Ömer. Sakince polis masasının önündeki sandalyelerden birine oturdu. Çok sakin gözüküyordu. İki polisin de hayrete düşmesini sağlayacak bir sakinlikti bu.
Meltem hemen kendini toparlayıp konuştu. “Sizi neden buraya çağırdığımızı biliyorsunuz. Bir kadın öldü. Ya da ‘Öldürüldü’ mü demeliyim? Bilemiyorum; ama ortada bir ceset var. Serpil Canalık isimli bir kadına ait bu ceset. Ve siz bu olay gerçekleşirken oradaydınız. İllaki kadının ruh haliyle, kadını orada görüp sinirlendiğinizde kendi ruh halinizle ve daha birçok şeyle ilgili anlatacaklarınız vardır. Sizi dinliyorum.”
Ömer iyice arkasına yaslandı. Bir süre güldü. Bu gülüş Meltem’i daha da sinirlendirmek için yetmişti; ama Meltem bunu dışa vurmadı.
İşte o an Ömer bir bomba patlatıverdi.
“O kadını ben öldürdüm...”