UĞUR:
Kendime geldiğim vakit ilk işim karakola gitmek oldu. Annemin ölümünün perde arkası çok tuhaftı benim için. Tam hatırlayamadığım bir anı gibi canlanıyordu aklımda. Sanki bunun gibi bir şey daha önce de olmuştu. Ama “ne zaman, nasıl” sorularının hiçbirine cevap veremiyordum.
Bu düşünceler içindeyken o korkunç binaya adımımı attım. Polis memurunun, Meltem Hanım, odasını bulmam beni çok uğraştırmadı. Zaten şu an beni onun uğraştırması pek bir şey ifade etmiyordu. Annemin ölümünün nedeninin bulunması her şeyden önemli.
Meltem Hanım hal hatır fasıllarını gerçekleştirdikten sonra asıl sorusunu sordu. “Annenizin ölüm anında siz ne yapıyordunuz? Annenizin nereye gittiğinden haberiniz var mıydı? Size bu konuyla ilgili bir şeyler söyledi mi? Ya da son zamanlarda böyle bir şey yapmasını sağlayacak bir değişiklik gördünüz mü annenizde?”
Derin bir nefes verdikten sonra yavaş yavaş anlatmaya başladım.
“Annem... Annem oradayken ben evdeydim, uyuyordum. Şey, ben uykuyu biraz fazla severim de.
Annem sabah erkenden evden çıkmıştı. Nereye gittiğini falan da söylememişti bana”
Konuşmama devam edemedim. Odada bulunan uzun boylu, esmer tenli, hafif çekik gözlü polis memuru araya girdi. “Neden size söylemedi? Her zaman gittiği yerleri söylemez miydi yoksa bu ilk defa mı oldu?”
Söyleyeceklerim üzerine bir süre düşündüm. Bu söyleyeceklerim onlar için şüphe oluşturabilirdi. Ama sonra bunu düşünmekten vazgeçtim ve son günlerde yaşadıklarımızı anlatmaya başladım.
“Normal şartlarda söylememezlik yapmazdı. Ama birkaç gündür onunla kavgalıydık. Şey, kız arkadaşım konusunda biraz baskı yapıyordu da bana. Ben de bunun üzerine bayağı çıkıştım ona. Annem de inatçı biridir. Biriyle kavga ettiğinde karşı taraf ilk adımı atmadığı sürece barışmaz. İnatçılık özelliğimi ondan aldığım için ben de ilk adımı atmadım ve bu yüzden yaklaşık üç gündür küstük. İşte bundan dolayı bana hiçbir şey söylemeden evden çıktı. Nereden bilebilirim böyle bir şey olacağını? Her zamanki gibi dışarı çıkıp gezip alışveriş yapıp eve geleceğini düşündüm. Olayın bu noktaya geleceği aklımın ucundan bile geçmezdi.”
Meltem Hanım’ın “Peki ev ortamında sizin ve annenizin bu kavgasından başka bir şey oldu mu? Annenizin psikolojisini bozacak, annenizi fazlaca üzecek bir olay.” sorusu üzerine düşündüm. Evde sadece ikimizdik. Babam yıllar önce annem ile artık eskisi gibi geçinemediği gerekçesiyle annemden boşanmıştı. Benim velayetim de annemde kalmıştı. Babam tekrardan evlenip bir çocuk daha yapmıştı; ama annem babamdan sonra hiç kimse ile evlenmemişti. Yorulmasına neden olacak bir işi de yoktu. Bu yüzden ikimiz gül gibi geçinip giderdik.
“Öyle bir olay olmadı. Zaten annemle ben yaşıyordum evde. Babamla çok önceden boşandılar. Şimdi yalnız kaldım. Annemsiz...”
Ve sonrasında o odada bunaldığımı hissedip çıkmak istediğimi söyledim. Ama zaten bu aralar kötüyüm diye bu ifade sürecini soruşturma odasında değil de Meltem Hanım ile o diğer polisin odasında gerçekleştirdiğimizi belirtip başka çaremin olmadığını, biraz daha dayanmam gerektiğini söylediler.
Benim burada durmaya bir saniye daha dayanacak gücüm yoktu. Meltem Hanım’ın uyarılarını dikkate almadan kendimi odanın hatta binanın dışına attım.
Polislere anlatabileceğim bir şey şimdilik kalmamıştı. Orada daha fazla kalmam hem benim için hem de onlar için zaman kaybı olacaktı. Beni soruşturacaklarına olay sırasında annemin yakınlarında bulunanları soruşturmaları daha mantıklı olurdu bence.
Şu anlık tek yapacağım şey, tam hatırlamayı başaramadığım o anı bulunduğu derinliklerinden gün yüzüne çıkarmak. Çünkü eminim o gün yüzüne çıkıp netlik kazandığında birçok şey de netlik kazanacak ve herkes rahatlayacak. Büyük ihtimal annemin ölümü de sonuca varacak...