Kırdı adam... Masayı kırdı . Vurdu yumruğunu kapıyı kırdı. Alamadı hızını yansımasının olduğu aynayı kırdı. Gerisinde ağlayan kadına odaklandı bir süre. Yumuşadı gözlerindeki hiddet. Yine de net bir suya indirilmiş yelkenler yoktu. Bir iki adım derken ulaştı kadının yanına ve bıraktı bedenini. Kadının göz yaşlarını sildi o masaya yumruk atan elleri ile. Kadının göz yaşları dinmeye başlarken adamın da öfkesinin ateşi sönmeye başlamıştı. Işte büyük kavgalar da bu kadardı. Yahut bu kadar olmalıydı. Adam kadına kıyamayınca , kadın adamın bir dokunuşu ile hayat bulunca bitmeliydi esip gürlemeler , bitmeliydi büyük kavgalar , sert sözler ve gereksiz kibirler. Adam kadınına sönmüş ateş , kadın adamına su bulmuş çiçek olunca yaşanmalıydı iyisiyle kötüsüyle aşk... O zaman olurdu onun adı aşk.