Hepimiz öyleyiz. Issız yerlerde yaşamak isteyen ama yalnızlıktan korkan, güzel gözükmek isteyen ama üşenen, gelişmek isteyen ama vakit bulamayan, düşünmek isteyen ama sonuçta elde edeceklerinden kaçan, koşmak isteyen ama nefessiz kalan... Hepsi de biziz. Hepsi de yanlış yetişmenin sonucu ortaya çıkan güçsüzlerimizden kaynaklanıyor. Alışmışız yönetilmeye yada sürüklenmeye. Kendimize yol çizememekle kalmamış, bize yol çizip istemediklerimizi yaptıranlara da sövüp saymışız hep. Hep sistemi eleştirmiş ama ayak uydurmazsak da yalnız ve de yanlış olmaktan korkmuşuz. Ne olurdu ki farklılıklarımız yüzünden yargılansaydık ve garipsenseydik? Kendi istediklerimi yaptık diye huzurlu hissedeceğimizden eminken neden bu yolu tercih etmeyip başkalarını düşündük ki? Farklı bir şehirde gözümüzü açsaydık, tek başına evin içinde kimsenin görür korkusu olmadan çırılçıplak dolansaydık, kendimiz istediğimiz yiyecekleri başkasının beğenmeme olasılığını düşünmeden deneseydik, gecenin bir vakti kimseye haber vermeden özgürce dışarı çıksaydık, evden yada işten bunaldığımızda anında bir araca atlayıp başka diyarlara yolculuğa çıksaydık, tüm hayatımızı kendimiz yönetseydik ne kadar da mutlu ve kaygısız olurduk. Yazarken iyi hoş da nasıl olacak tüm bunlar? Keşke yazmak kadar kolay olsaydı yapmak. Ama ben de yapamayıp bu satırlara üzüleceğim. Elbet bir gün olacak... Elbet bir gün.