İçim sıkılıyor.
Belki de sıkılmıyor, sadece uyduruyorum ilgi çekmek için.
Öyle eskisi gibi nazım sadece kendime geçmiyor, başkaları da var bunları söyleyebildiğim; beni çeken, seven, önemseyen...
Melihat Gülses'in Eylül Şarkıları Albümündeki Batı'yı dinliyorum üst üste kim bilir kaçıncı kez... Bundan hevesimi alınca Firar'ı dinleyeceğim.
En son ne zaman sarhoş olduğumu hatırlıyorum. Kesik kesik o geceden anları da hatırlıyorum.
Sırtımı duvara dayayıp hararetli bi şekilde bi şeyler anlattığımı hatırlıyorum ama ne anlattığım gelmiyor aklıma.. Kahkahayla gülerken birden ağlamaya başladığımı hatırlıyorum.
En yakın arkadaşımın bana sarıldığını hatırlıyorum; benimle birlikte ağlarken. Şunu fark ettim ki ben kontrolümü kaybetmediğim sürece ağlayamıyorum.
En son ne zaman LAPA kar yağdığını hatırlıyorum. Otobüsteydim o sırada; bir işaret gibiydi sanki her şey... Tam hayal ettiğim gibiydi. Ağladım şükretmek için, şükretmek ve daha fazlasını dilemek için...
En son ne zaman tepeleme dolu bi kahvaltı tabağı hazırlayıp hepsini bitirdiğimde şaşırıp kaldığımı hatırlıyorum.
En son ne zaman kendimi cennette hissettiğimi, kımıldayamayacak kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum.
En son ne zaman hiç beklemediğim biriyle karşılaştığımı hatırlıyorum. Spor salonundan çıkıp yurda doğru yürürkenki köşedeydi. Bunun bir tesadüf olmadığını da sonradan fark edecektim..
En son ne zaman veda etmeden ayrıldım birinden hatırlamıyorum.
O kadar çok sevdiklerimdi ki!
Bir veda.
Bir hoşça kal.
Yapamazdım belki de, hiç aklıma gelmezdi bir daha görüşmeyecek olmamız. Belki de "Kendine iyi bak." demek bile ilişkinin devam edeceği anlamına geliyordu ve hiç bir şey söylememekti asıl veda. Belki de ben "Görüşmek üzre!" dediğimde bu lâfın bir "Elveda" olduğunu aylar sonra anladığını söyleyecekti Mirim... Niyetim "Görüşmek üzre"ydi halbuki. O değildi ama öyle oldu. Ama kim bilir değil mi? O niyetle görüşmemeye başlamış değiliz ki! Fark etmeden oldu her şey. En azından ben fark etmeden.
Mesela Selen,
Mesela Berke,
Mesela Çağdaş,Özge,Aygül,Rabia hatta Ece
Mesela Rüya
Mesela Yükselr Beyler
Mesela Fikriye Hocam
ve Mesela adını dahi bilmediğim biri!
En son ne zaman bir civan-ı şahane'yi rüyamda gördüğümü hatırlamıyorum.
En son ne zaman en sahici âşıkları biz sandığımı hatırlıyorum.
En son ne zaman sabaha kadar şiir okuduğumu hatırlıyorum.
En son ne zaman iki saat boyunca ezberimdeki şiirleri okuyup karşımdakini hayretler içinde bıraktığımı hatırlıyorum. En son ne zaman "Seden ben hiç bilmiyordum böyle olduğunu." yu da hatırlıyorum.
En son ne zaman "O çokonatı bana verirsen iki katını öderim." dediğimi hatırlıyorum makinedeki son çokonatı almak üzre olan çocuğa.
En son ne zaman biri'nin rüzgârla konuşup, söylediklerini bana getirmesini istediğini hatırlamıyorum. (Unutmak çok zamanımı almıştı...)
En son ne zaman rüzgârla konuşup, birine söylediklerimi götürmesini istediğimi hatırlıyorum.
En son ne zaman ufacık bir şeyden sevinçten boğulduğumu hatırlamıyorum.
Eskiden her gün sevinçten boğulacak bir şeyler bulabildiğimi hatırlıyorum.
Sevinmek istediğimi hatırlıyorum,
Ama en son ne zaman "Şu olsa acayip sevinirim." dediğimi hatırlayamıyorum.
En son ne zaman kalp kırdığımı hatırlıyorum.
En son ne zaman kalbimin kırıldığını hatırlamıyorum. . .