Başa çıkması zor olan her eylem ve olguyu zaruriyet adında bir tepsiyle serdiler önüme kum saatinin tozlarını akıtarak. 2 güne 1 uyunulan 20 küsür yıllık hayatımın ironisi mi cilvesi mi anlaşılamayan bir de çift etkili makyaj temizleyici duruyorsa en ön saflarda sıkkınca bir nefesi koyvermek hakkım. Göremedin; ben en hassas göz çevremi defalarca yalan fırçasıyla boyadım, bir de dağıttım ilkel hayatın beni elinin tersiyle itmesiyle paralel oranda. Tasası bana kalmış savaş boyalarım su geçirmiyor olsa da temizlenir her gözyaşımla ziyanı yok. Kimilerinde öleceğini anlayan uyuz bir köpek gibi ve öleceğine yakın bir yerlere saklanan kuşlar gibi sustum, kaşlarını çattı. yutkundum, savurdu. Ben hiç pembesini boyadığım mavi gökyüzününün yağmurunu öpemedim ama her yağmur tanesi içimdeki golcüklerin dibini boyladı güzelliğini gözlerimin sindiremeyeceğini bilerek. Kallavi sancılar demiştin, işitiyor musun hâlâ? Artık kabul ediyorum arı kovanına giren kelebeğin ömrünü, kaldırdığın güzel, koyu pembe dudak kenarının prangalarım oluşunu, kapkara gözlerin bana zehrini ve kadının derin adamın erekteliğini.