Sevgi; insanın fıtraten sahip olduğu duygulardan biridir, her insan sever. Sevginin kaynağı olan Rabbimiz Vedûd’dur, yani hem çok seven hem de çok sevilendir. Onu seven ve sevgisini kazanan insana O imanı sevdirir, onunla kalbini süsler ve küfrü de ona çirkin gösterir.
Ancak kimi, neden sevdiği insanın kimliğini ele verir. Müslüman ölçülü insandır. İnançta, duyguda, düşüncede, davranışta bir ölçüye göre yaşar. O ölçüyü belirleyen de Allah ve Rasûlü’dür. Müslüman’ın sevgisi de bu ölçünün dışında kalamaz. Peygamber sevgisi dinin temel prensiplerindendir. Peygamber Efendimizi her şeyden çok sevmek, Allahü Teâlâyı sevmenin işaretidir. O’na tabi olmak, Allah'ın sevgisine nail olmaktır.
Sevmek inanmaktır. Sevmek yaşamaktır. Sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok duyumsamaktır. Sevmek, sevdiği olmaktır. Peygamber sevgisi, sahip olabileceğimiz en büyük servetimiz, Allah Teâlâ’nın bizi sevmesini, imanın kalbimizde derinleşmesini sağlayacak en önemli hazinemizdir. Bu konuya açıklık getirmesi bakımından şu hadisler dikkate değerdir:
“Sizden biriniz; ben kendisine babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe iman etmiş olamaz.” (Buharî, İman: 8)
“Üç özellik vardır ki; bunlar kimde bulunursa, o kimse imanın tadına varmıştır:
Allah ve Resûlü’nü her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini yalnızca Allah için sevmek.” (Buharî, İman: 9)
Hadisi şerifte belirtildiği gibi Efendimiz (S.A.V.)i sevmek imanın tadını almamızı sağlar. O’nun sevgisi karşılıksız kalmaz ve Hakk’ın sevgisini kazandırır. Efendimizi sevmek Allah Teâlâ tarafından bağışlanmamıza vesile olur. Yüce Allah, bağışlanmanın yolunun Resûlü’nü sevmekten geçtiğini bize bildirmiştir. “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız Bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder...”
(Âl-i İmran: 31)
Üç kıt'ada fethettiği yerlerde yıllarca rahmetle hükmeden Osmanlı İmparatorluğunun mayasında ve adaletinin temelinde "Peygamber Sevgisi" bulunmakta idi. Osmanlı Sultanları, Peygamberimiz (s.a.s.)'e duydukları hürmet ve muhabbeti her nefeste ifâde ederek bu duyarlılıklarıyla müminlere örnek olmuşlar, aşkla çıktıkları her seferde ve kazandıkları her zaferde Peygamberimiz (s.a.s.)'in sünnetine uyarak, Yüce Allah'ın rızasını kazanmayı gâye edinmişlerdir. Kendilerini Resûl-i Ekrem Efendimizin fedâkâr bir hâdimi olarak addederlerdi.
Her işlerinde Allah ve Peygamber aşkını vatan ve millet sevgisiyle birleştirmişler, bütün ömürlerini de bu anlayış içinde geçirmişlerdir.
Peygamberi sevmek; Kur’an’a uymaktır, ahlaktır, ibadettir, onun yolundan yürümek ve bütün yaşam kurallarında onu örnek almaktır. Peygamberi sevmek; istikamet üzere olmaktır, söz ve eylemlerinde dosdoğru olmak, adil olmak, başkalarına zulmetmemek, helal ve harama riayet etmek, komşuya eziyet etmemektir.
Kısacası Peygamberi sevmek; insani değerlerle Allah’ın rızasına uygun yaşamak ve Allah’a kul olmaktır.
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...
Dr. Nebiye YAŞAR