LAILAHE ILALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH
Bismillahirrahmanirrahim
İmam- Rabbani Mektubat'ından seçmeler;
Akıl, Allahü teâlâya âid bazı şeyleri anlayabilir. Fakat, akıl, dünyada kaldıkça, bu bedene de bağlı kalır. Bu bağlılıkdan kurtulamaz. Bu iğreti varlıkdan alâkası kesilmez. Vehm, her zaman, aklın etrâfında, hayal dâimâ yanında bulunur. (Gadab), yani kızgınlık ve (Şehvet), yani nefsin arzûları, hep onunla berâber kalır. Hırs ve menfe’at, onu yalnız bırakmaz. İnsanlığın, lüzûmlu alâmeti olan, şaşırmak ve unutkanlık, ondan hiç ayrılmaz. Bu dünyanın hâssası olan, yanılmak ve iyiyi kötü ile karıştırmak, ondan sıyrılmaz. O hâlde, akla herşeyde, nasıl inanılır? Aklın vereceği karârlar ve emirler, vehmin karışmasından ve hayalin te’sîrinden kurtulamaz ve unutkanlık tehlükesi ve şaşırmak ihtimâlinden korunamaz. Hâlbuki, bu kusûrların hiçbiri, meleklerde yoktur. Bu pislikler ve kötülükler onlarda bulunmaz. Bunun için, melekler elbette yanılmaz. Meleklere i’timâd olunur. Meleğin getireceği haberlere vehmin karışması, unutkanlık tehlükesi ve şaşırmak ihtimâli yol bulamaz. Bazı vakitler, ruh yolu ile gelen bazı bilgiler, his uzuvları ile bildirilmek istendiği zaman, vehm ve hayal yolundan, doğru olmıyan, bazı başlangıcların meydâna çıkdığı ve elde olmıyarak, ruhdan gelen bilgilere karıştığı ve bunları bildirirken, araları ayrılamadığı çok olur. İşte bundan dolayı, ruhânî bilgilere yanlışlık karışarak, hepsinden i’timâd kalkıyor, Aklın ilerlemesi ve temizlenmesi, ancak Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmakla, yani İslamiyeti öğrenip yapmakla olabilir. Bunun için de, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vesselâm” sözlerini, haberlerini öğrenmek lâzımdır. Onlar haber vermedikce, akıl ilerliyemez ve temizlenemez. Bazı kâfirlerde ve fâsıklarda görülen, safâ ve parlaklık alâmetleri, kalbin temizliği değil, nefsin parlaklığıdır. Nefsin parlaması da, yolu şaşırtmaktan, zarar ve ziyândan başka birşey ele geçirmez. Bazı kâfirlerin ve fâsıkların, nefslerinin parlaklığı zamanında, bilinmiyen bazı şeyleri, haber vermelerine, (İstidrâc) denir. Yani, bunları derece derece, yavaş yavaş felâkete, azâba sürüklemek içindir. Allahü teâlâ, hepimizi böyle belâlardan korusun. Demek ki, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” bildirdikleri İslamiyetin emir ve yasakları hep rahmettir, iyiliktir. Yoksa, bu emrler ve teklîfler, mülhidlerin, zındıkların, sandıkları ve söyledikleri gibi, külfet, eziyyet ve işkence değildir ve akla aykırı değildir.