Her insanın duygusunu yansıtma şekli çok farklıdır. Kimisi dizelere kimisi bir resme nakış olarak işler duygularını. Bana gelen hikayelerden bu sefer bir Beyefendinin duygularına tercüman olduk. Bakalım yaşadığı ve içine çok işlenen bu güzel duyguyu aktarabilmiş miyiz?
Adam her gece "renkli rüyalar" görmesi için temennide bulunan o güzel gözlüyü bir daha görebilecek miydi? Bazen görmek o kadar farklıdır ki, gözünüzün dibindedir ama bakmamak zorundasınızdır, bazen de kilometrelerce uzakta dahi olsa, sureti yanı başınızda size eşlik eder.
“Sana bir gün demiştim ya "İnsan toprağın aldığı sevdiklerinin acısına alışıyor, kader deyip boyun eğiyor İlahi hükme... Yaşarken sonsuza kadar bir insanı kaybettiğini bilmekse, yaşanabilecek o en güzel şeylerin artık yaşanamayacağını bilmek bundan büyük bir ızdırabı, acıyı çekmedi bu gönül...”
“Bilmek ne acı :"Bu o Allah'ım ömür boyu beklenen, doğduğun ilk andan ilk nefesten beri hasreti çekilen; ruhuna huzur, gözlerine sevinç, yüzüne çocukça bir gülümseme konduran bu o..." dediğin kişiyle kavuşamadan vedalaştığını bilmek...”
Anlaşılan, bu genç adam, ihtimali düşük bir aşka bırakmış kendini. Ne olursa olsun sadece hissettiği ile yetinmiş. Ufacık umut damlaları ile beslenmiş. Kocaman bir derya yapmış kendine.
“İnsan ne acayip ne zavallı bir varlık... Her şeye rağmen, her kırıcı söze rağmen yine de istiyor... Yine de bekliyor... Yaşanan o küçük şeyler - ki senin için öyle- o mutlu anları bir kez daha yaşamak için kalan ömrünü bir çırpıda feda etmek istiyor...” diyor genç adam. Küçük şeyler dev duygular yaratır bazen. Plansız, sorgusuz yaşanacak olan bir hikayenin başlangıç müziği gibidir.
Zaman zaman karşınızdaki insanın duygularına anlam veremediğiniz dönemler olabilir ama hiç kimse hissettiği şeyler konusunda yanılmaz. Olumlu ya da olumsuz olsun duygular mutlaka karşılıklıdır. Genç adam aldığı her ümidin onu günden güne yeşerttiğinin, hayatına anlam kattığının, yeniden dirilttiğinin o kadar farkındaydı ki aslında yaşadığı şeyin sonlandıktan sonra kendisini nasıl bir hale sokacağını da biliyordu. Sonunda soru işareti olan birçok cümlenin oluşturduğu bir kitap haline gelecekti duyguları.
Tıpkı şimdi olduğu gibi…
Bir de bu gece "Allah'ım dayanamıyorum ne olur canımı al, beni bu gecenin sabahına uyandırma." diye dua ettirdiğini unutmayacağım...”
“Bu gece de aynı duayı ettim... Umarım en azından beni kaybettiğine değer. Bir hiç uğruna harcandıysa sevdam, sana dair en masum hayallerim …
En zoru : Bazen haykırmak istediklerini fısıldayamazsın bile...”
Evet genç adam yavaş yavaş hissetmeye başlamıştır güzel gözlünün sırtını döndüğünü. Sonrasında acabalar, keşkeler birbirini kovalarken ufacık bir pişmanlığın yaşanmaması için kendisiyle kavga etmeye başlar.
“ Keşke şöyle yapsaydım belki severdi deme. O senin için ne yaptı da sevdin sanki? Akıl işi değil, gönül sevdi mi gerisi bahane.” Cemal Süreya
“Bazı insanlar güneş gibidir. Ondan uzakta zifiri karanlıklarda kalırsınız; üşürsünüz, yüreğiniz buz tutar. Biraz fazla yanaşırsanız yanar, kavrulursunuz....
Ne olmuştur da güzel başlayan bu aşkın sonunda siteme dönüşen dualar kendini göstermeye başlar? İnsan karşılık alamadığı için değil, ümit verildiği için sitem eder. Her zaman dediğim gibi yaşadığınız, hissettiğiniz hiçbir şeye pişman olmayın. Hissettiklerimiz bizimle ilgilidir ve karşımızdakini yücelten bizim duygularımızdır. İmkan olsa da sevdiğimiz insanlar kendilerine bizim gözlerimizle bakma fırsatı bulabilseler. Bir daha kimsenin gözünde bu şekilde görülmeyeceğini bu şekilde sevilmeyeceğini çok iyi anlarlar ama hayat öyle bir şeydir ki fırsatları kaçırınca adı aşk olur, olduramadıklarımızın ziyan olmasından sonra aşık olduğunu anlar insan.
“Yaralarını benim sardığım insan, kahkahalarını gidip bir başkasına gösterdi. Ben bu acının tarifini nasıl yapayım size?” İbrahim Çoban
Anlaşılan güzel gözlünün kafası bir o kadar karışıktır ki ümit verdiğini sandığı ama sevdiğini kendisine bile itiraf edemediği bu genç adamı kaybettiğinin farkında bile değildir. Hikayenin sonunu bilemesek de, anlaşılıyor ki şu anda olur mu olmaz mı, değer mi değmez mi? sorularının gelip gittiği ve çıkmazların zorla oluşturulduğu bir aşkı yaşayan iki kişi var.
Bizler bazen ya zoru seviyoruz ya da zorlanmayı . O zaman biz isteyerek acı çekiyoruz arkadaşlar. Burada azat edilmesi gereken bir kişi varsa sizsiniz.