'Rica etsem, dinler miydiniz beni biraz? söz veriyorum, çok fazla zamanınızı almayacağım. Şimdi, izin verirseniz eğer, sizinle biraz konuşmak istiyorum. 'Hani hep başlanır ya bir konuşmaya, merhaba nasılsın kelimeleri ile. İşte ben öyle herkes gibi yapmayacağım. Herkesin yapmak isteyip de yapamadığı, Belki de hep yaptığı, ama hep yarım kaldığı bir yerlerden başlayacağım konuşmaya. 'Neden susuyorsunuz? yokmu sesimi duyan? neden kimse dinlemiyor beni? —oysa sadece gitmek istediğimi söylemiştim. Giderken, geride kalanların acımayacağı, üzülüp kırılmayacağı bir yol arıyordum. Onlarca gereksiz olan şeyleri, can kulağı ile dinleyenler, şimdi neden beni can yüreği ile dinlemek istemiyorlardı bilmiyorum. Kim bilir, belki de, birisini can kulağı ile dinlemek, birisini can yüreği ile dinlemekten daha az acı veriyordu insana... 'Bir şeyler olmalıydı. giderken geride kalanların acımayacağı, üzülüp kırılmayacağı bir şeyler olmalıydı. Mesela, kalmak denilen şeyin formülü yalnızlıksa, acımaksa, gitmek denilen şeyin de bir formülü olmalıydı. —sadece benim acıyabileceğim, benim üzülüp kırılabileceğim, ve Bir doktorun, biz elimizden gelen her şeyi yaptık, üzgünüz ama malesef onu kurtaramadık cümleleriyle enjekte edilmiş, acı bir ambulans sesi nakledin kalbimin bütün derinliklerine. yaşayamadıklarımı ve göremediklerimi nakledin. Çok kalabalıktı zaman. çokça gelip geçenleri vardı. çokça gidip çokça kalanları vardı. 'Bir şeyler olmalıydı. giderken geride kalanların acımayacağı, üzülüp kırılmayacağı bir şeyler olmalıydı... 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. 'Hep mektuplar, şiirler, şarkılar yazdınız her gidenin ardından. Sabahlara kadar oturup, onlarca gözyaşı döktünüz saatlerce. Acılar çektiniz, umutsuzlaştınız, gülümsemek bile istemediniz, canınız bir şeyler yemek istemedi, aç susuz kaldınız. Belki bir gün cevap verir diye, sayısını bilemediğiniz mesajlar gönderdiniz. Bazen, öyle çok nefret ettiniz ki her gidenin ardından. Bazen de, kaçan kovalanır misali, o kadar çok sevdiniz ki her gideni. Oysa, ben benim için bunların hiç bir tanesini bile yapmanızı istemiyorum. Sadece gitmek istiyorum. 'Bir şeyler olmalıydı. giderken geride kalanların acımayacağı, üzülüp kırılmayacağı bir şeyler olmalıydı... 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. 'Herkes biraz hüzündür kendine, herkes biraz eylül. Hiç bir ağrıyı kesmeyen bir morfin'in, Narkoz kokulu derinliği, acısı, mutsuzluğu ve umutsuzluğu gibi hissediyordum kendimi. Şarjı bitmiş, ve bir daha da kullanılmamak üzere terk edilen eski bir cep telefonu kadar yapayalnızım şimdi. Benimle konuşanlar, ya da hep konuşmak isteyenler, beni değil de, hep yazdığım ya da söylediğim cümleleri çok sevmişlerdi. Nasıl bir şeydi sevmek? neye benziyordu? Sonu olmayan bir karanlık? acı bir hüzün? derin bir mutsuzluk? hiç bitmeyen bir umutsuzluk? kocaman bir yapayalnızlık? eski bir mektup? eski bir plak sesi? sayfaları eskimiş bir kitap? Bittikten sonra, buruşturulup sokağa atılan, ve yağmurdan ıslanmış bitmiş bir sigara paketi? Eski bir tablo? Tükenmişlik sendromuna yakalanmış yarım bir sigaranın tükenmiş bitmiş izmariti? Sahi, bunlardan hangisine benziyordum ben? Gökyüzüne benzeyen bir yüzüm olsun isterdim. Yıldızlarla süslenmiş, Gökkuşağı renkleriyle boyanmış, gökyüzüne benzeyen bir yüzüm olsun isterdim. rutubetli bir yalnızlığın acı ve soğuk umutsuzluğu gibiyim. üşüyorum, ama kimseye anlatamıyorum. çünkü anlattıkça hep düşüyorum. kırılıyorum. paramparça oluyor içim. 'Bir şeyler olmalıydı. giderken geride kalanların acımayacağı, üzülüp kırılmayacağı bir şeyler olmalıydı... 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. 'Geceydi. Şimdi bütün sevdikleri ile aynı anda, aynı zamanda, aynı hayatta, ve aynı geceyi uyuyabilenler çok şanslıydı. adını bilmediğim bir ülkenin, konuşmasını bilmediğim dilinde anlatın bana bütün gitmeleri. İşte o zaman, sadece ben acıyabilir, ben kırılabilir, ben üzülebilirdim. çok daralmıştı zaman. geniş zamanlı gitmeler anlatın bana. 'Bir acı vardı içimde. adını, kokusunu, tadını bilemediğim, herkesin adına umutsuzluk dediği, ama benim adını bile bilemediğim bir acı vardı içimde. 'Durmuyordu işte. hayat ve zaman durmuyordu. başaramamıştım onları durdurmayı. Yarım kalmış şiirler sokağının, yarım kalmış cümleler mahallesinde, cümlelerin işlediği, ve henüz faili bulunamamış bir suçun, fiili bulunamamış bir kelimesiydi kalmak. 'Kime ait olduğunu bilmediğim izler bıraktılar bana. Yalnızlıklar, ve henüz yaşanamamışlıklar bıraktılar. 'Zamanın en derin parmak iziydi gelip geçmek. ve hayatın en derin parmak iziydi yaşamak istenilmeyen şeyleri yaşatmak. Bir acının, başka bir acıdan daha acı olduğunu öğrenmiştim. 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. 'Kağıttan martılar yapmayı anlatın bana. deniz yıldızları ve deniz kabukları yapmayı anlatın. Acıtmadan, kırmadan, üzmeden, gitmek denilen bu şeyi anlatabileceğim bir şeyler söyleyin bana. Nasıl kağıttan yapılmış bir kuşu gökyüzün de uçurabilmek mümkün değilse, kalmak denilen şey de artık benim için mümkün değildi. mümkünü olmayan yaşanmamışlıklar enjekte ettiler bana. gitmeler ve suskunluklar enjekte ettiler. 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. 'Kağıttan gökkuşağı renkleri yapmayı anlatın bana. Gökyüzü ve yıldızlar yapmayı anlatın... 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı. Mesela, zaman ve hayat durmalıydı belki de. Geride kalanlar kaldıktan, gitmek isteyenler gittikten sonra yeniden devam etmeliydi hayat ve zaman. 'Nasıl olmalıydı bilmiyorum. Ama bir şeyler olmalıydı, bir yolu olmalıydı. Giderken arkamda bıraktıklarımın canını acıtmayacak, onları üzüp kırmayacak bir şeyler olmalıydı...
//Mehmet Bakır.