Bir sonbahar günü
yaz güneşi sıcaklığında
bir köşe başından
ve kuğu beyazlığında
süzüldüğünü hatırlarım,
gözlerin ve gülüşün
aklımın orta yerinde asılı.
Saçlarının dalgasında savruldum
gözlerinin derinliklerinde,
dudaklarının neminde ve
boynunun pürüzsüz yerinde duruldum,
gizlerini araladım elimle
daha fazlasına hazırdım,
dehlizlerinde boğulmayı
göze alarak.
Gözlerinde ilkbaharı yaşadım
dudaklarında kavurgan çöl sıcağını,
boynunda sonbahar esintisini
ve koynunda geçirdim
koca bir kışı,
hissediyorum;
daha derine inersem
kıyameti yaşayacağım.
Seni en az düşündüğüm ay
Şubat’tır her zaman,
ve her Şubat’ta
son iki günü
uyumadan geçiririm,
diğer aylara saygımdan
eşit vuslata inanırım.
Çoğu zaman;
sana yazdığım şiirlerden
gemi yaparım
uçak yaparım
hatta bazen;
kuş yaptığım da olmuştur,
ama sen bilemezsin
yüreğime yüklediklerimi çoğu zaman.
Hep aşkla mı anmak lazım seni?
Sebepsiz gülmelerimsin
tabloda gizlenmiş bir işaretsin mesela,
kahvenin köpüğünde şekilsin
tozlara yazdığım bir isim
virajlı yolları severim örneğin,
isminin baş harfine benzediği için.
Ne zaman;
gülen bir çocuk görsem
aklıma gelensin,
fotoğraflarımın görünmeyen tarafı
hayallerimin baş aktristi,
biraz da bunlarla anmak lazım seni.
Senden sonra;
gözüm hiç dalmadı uzaklara
kalbim hiç sıkışmadı
karnım da ağrımadı,
kafamı çevirdim sevgililere
hiç bakmadım senden sonra.
İyi değilim açıkçası
senden bana kalan
her şey eksik, her şey yarım,
huy edindim sanırım
çayı bile bitirmiyorum artık
yemeği de tabağımda bırakıyorum
ve hasretim en sevdiğim uykuya,
mırıldanıyorum ara sıra
hani bilirsin;
kulağına misafir olduğum şarkıyı
“Nothing Else Matter”
Sana yazdığım şiirleri
gözyaşlarımla besledim bugün
harfler sayfaya gömüldü usulca
bir baş harfin kaldı geriye
onun da boynu büküktü,
gözlerime selama durdu.
Bu yalnızlığın bir anlamı olmalı
ki seni elzem bildim,
soyundum tüm çıplaklığımla
arındım aşk’ın saflığında,
eti kemikten sıyırdım.
Ben ruh adam!
Bekliyorum;
bir gün geleceksin kadınım!
Eğer bir yerlerde yaşıyorsan.