Her kişi hayatlarının bazı kesimlerin de kendi içlerin de bir karakter daha yaratmaktadır. Kimileri bir dönem sonra bu karakteri unutup hayatına devam eder. Bazıları unutmaktan ziyade kendi kişiliğini unutup o karaktere bürünür.
Bazıları da her iki karakteri de aynı an da yaşamaya çalışır.
İki kişilikliyiz.
Hangisini seçeceğimiz yine bizim elimizde
Odamdayım.
Her zaman ki gibi yine tek başımayım. Dışarı da kıyamet kopmakta. Rüzgârın şiddetiyle kırılan ağaç dallarının sesi, benim kırılan kaburgalarımın sesi ile aynı.
-Yoksa kırılanlar sadece kaburgalarım mı?
Gözlerim bir anda yumruklar savurduğum duvara, üzerindeki izlere takılıyor. İster istemez şaşırıyorum. Beni şaşırtanın duvarda ki kanlar olduğunu anlıyorum. Sağ elime bakınca kan içinde olduğunu görüyorum. Elim hiç bu kadar kan için de kalmamıştı.
- Bunu neden yapmıştım?
Kanımın damarlarım da akışını hissetmeye başladım. İlk defa oluyor bu. Elim halen kanlar içerisin de. Bitmiyordu. Durmuyordu kanım. Böyle giderse kan kaybından ölebilirdim.
- Ne fark eder ki?
Sorunumun bu olmadığını hatırlıyorum.
- ''Neden böyle yaptın?''
+ Bilmiyorum. Mantıklı bir açıklaması yok.
- '' Ölmek mi istiyorsun? Eğer bunu istiyorsan duvarı yumruklamanın ilerisine geçmen gerekli.''
+ İstediğim, isteğim bir şey değil. Belki yalnızlık, belki duygusuzluk. Belki de beni bırakmanız.
Kafamın içinde ki saçma sapan sesleri durdurun bir an önce. Kafamın içinde ki sesler bir an da yerini boşluğa bırakıyor. Hiçbir şey düşünmüyorum, yapmıyorum. Sağ elimi hissetmiyorum. Hafif bir şekilde başım dönüyor. Bu fazlaca kan kaybettiğime işaret. Salona geçtim. Yine yalnız ve bir başımayım. Evin herhangi bir ücra köşesinden bulduğum bir şeyle elimi sarıp, kanamayı durdurmaya çalışıyorum. İlginç olan şey ise başarıyorum. Tam o sırada tekrar geldiler. Sesler. Rüzgâr hafiflemişti. Tırnaklarıma takılıyor gözlerim. Hiç bu kadar uzamamışlardı. Annem durumumun farkında. Bunu sabah kahvaltı masasın da anlıyorum.
- ''Seni doktora götürmemiz gerektiğini düşünüyorum,'' diyor.
+ ''Neden?'' Diyorum.
- ''Depresyona girdiğini düşünüyorum senin. En azından belirtileri var sen de,'' diyor.
+ ''Harika. Siz gidin, ben delirmedim,'' diyerek kahvaltıyı yarıda bırakıyorum.
Beynimi kemiren sesler artık her yerdeler. Yolda, sokakta, araba da, parkta, köşe başların da. Kısacası her yerde. Yumruğumu sıkıyorum. Bu haliyle yumruk atarsam elimi bir daha kullanamayacağımı hatırlıyorum. Sakinleşiyorum. Ailem delirdiğimi düşünmekte haklı mı diye kendime soracakken benden önce davranıyorlar.
- ''Neden halen hayattasın?''
+ Öyle olması gerektiği için.
- ''Öyle olması gereken tek şey, bu dünyada ki varlığının son bulması.''
+ Benim ölmem sana ne kazandıracak?
- ''Ruhunu istediğimi düşünüyorsun. Yanlış. Ben bedenini istiyorum.’’
Oturduğum kanepeden kalkıp odama geçiyorum. Bu yaşadığımın bir mantıklı açıklaması olmalıydı. Ama yoktu. O sıra da dışarı da rüzgar olmamasına ve odamda ki her yerin kapalı olmasına rağmen perdelerin hareket etmesi dikkatimden kaçmıyor. Zaman da kaybolmuş gibiyim. Hayır, hayır. Zaman da durmuş gibiyim. Bu karanlıkta daha ne kadar kalırım bilmiyorum. Kimseden kaçmıyorum. Bir an da kaburgamın ağrısıyla irkiliyorum. Gözlerimi boş, beyaz bir tavana açıyorum. Etrafım da beyaz önlüklü kadınlar ve erkekler vardı. Kızlı erkekli bir odanın içerisin de masanın üzerinde uzanıyordum. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Koluma takılı serumu sonra fark edebiliyorum. İğnelerden morarmış ve morarmaktan çürüyüp kopacak koluma bakıyorum. İnsanların kalbi gibi çürüktü şu an da kolum. Nihayetin de hastane de olduğumu anlıyorum. Umarım düşündüğüm doktora getirmemişlerdir beni, diye içimden söyleniyorum. Dışarıya bir şey demeye çekiniyorum. Eğer dersem beni hasta sanabilirler ve bu hastane de uzunca bir süre kalabilirdim.
Gece.
İç Ses;
‘’Ölmek için eşsiz bir an. Gece ölmek damarlarına zehirli sıvıyı alarak ölmeye benzer. Sakin ve yavaşça olduğun dünyada ki varlığına son verirsin.
Neden ölmek ister bir insan? Hadi, geneli bırakalım. Sana soruyorum.
Neden ölmek istiyorsun, bunca sevgi varken dünya da ölmek neden?
Şaka yapıyorum bana soracak olursan hemen kendini öldür ve dertlerinden kurtul, herkes seni ansın, herkes arkandan ağlasın sürekli.
Tamam, arkandan akıllı demeyecekler sana ama olsun buna değer. Hiç olmazsa tek derdin cennete asla girememek olacak. Zaten senin umurun da değildi ki. Haksız mıyım?
Dediğim gibi gece eşsiz bir an ölmek için. Hadi, kes bileklerini. Kimse duymayacak. Aksın damardan en hızlı hâliyle kanın. Nasıl olsa senin istediğin de bu değil mi?’’