YOĞUN DUYGULAR
O gece aklımda binlerce düşünce, yüreğimde onlarca sızı vardı. Herhangi bir düşüncemi neresinden tutarsam tutayım sürekli elimde kalıyordu. İçki içmemiş olmama rağmen kendimde değildim aslında. Bir an her şeye sinirleniyor, etrafımda ne varsa kırıp döküyordum. Bir anda ise kendi kendime gülüp küfürler savuşturuyordum. Deli olup olmadığımdan emin de değildim diğer yandan akla gelmeyecek şeyleri hissediyordum, ruhuma ağır gelenleri. Uykusuzluk ve yorgunluktan gözlerim kan çanağı olmuştu. Gözlerimi kapatıp sessizce ama hiddetle bağırıyordum. Bağrışlarım aslında kendime vurduğum darbelerdi. Kimseler yoktu, duymuyordu hiç kimse sesimi. Bir ben duyuyordum, bir ben hissediyordum o anki çaresizliğimi.
Boş bir odada deli bir insan ne yapabilirdi ki başka? Kafasını duvarlara vurmaktan başka mesela.. Gözlerindeki yaşın kurumasına rağmen ağlamak normal miydi? Karanlığın içinde ruhunu teslim etmişcesine soluk teni ile düşüncelerinde boğluyor olması yaşamanın anlamsız kaldığını gösteriyor. Ruhsal bir boşlukta olması, aslında çok ağır çöküntülere yer vermekteydi. Kendini asma isteği git gide artıyor ve hayata karşı duruşu bozuluyordu. Artık nefes almak için bile sebep bulamamak, yarı yolda bırakılma hissiyatı diri diri yanmış gibi bir duyguya, bir rusal yıkılışa yön veriyordu.
Yorumlara bakıp devamını getireceğim