Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Rüzgarın Ağlattığı Ağaçlar - Sözümoki
23 Ağustos 2024, Cuma 21:31 · 15 Okunma

Rüzgarın Ağlattığı Ağaçlar

İçimden uzakta bahçeler var.
Dinleyemediğim şarkıları rüzgarın elinden dinlemek gibi.
Gözyaşlarını kurutacağını bildiği hâlde,
Ağlayan ağaçlar var.
Ağaç kavuğunda yaşayan bir can var.
Canından can isteyen bir kul...
Bir â'ma var.

Görmemesi, başka bir yere bakma tenezzülü göstermediğinden.
İçinden içine döndüğünden.
Şimdi söyleyin!
Gönlüne doğan bu güneş olmasa,
Bu uzuvlar bir işe yarar mı?
O zaman merhâmetli olan O nurdan,
Şefkat elini istemeli...
Ve döndüğünde O'nun için dönmeli.

Belki bir çift gözyaşı.
Belki buruk bir inci tânesi.
Belki cennetin kapısını açan merhâmet teni...
Özlem duygusunun çokluğudur şefkat eli.

Merhâmeti ellerde saklı zannettiler,
Kalp nûrundan bir ses işittiler.
Merhâmeti gözlerde zannettiler,
Kalp nûrundan bir ses işittiler.
Merhâmeti bir nârin söz zannettiler,
Kalp nûrundan bir ses işittiler.

Elleri olmayan şefkâti gösterebilir mi?
Â'ma olan ağlayabilir mi?
Dili kalbiyle konuşmazsa,
Bir kelâm edebilir mi?

Zemherî bir çiçek sunuldu.
Ağladığında sulandı menekşeler.
Ağladığında aydınlandı semâda renkler.
Ağladığında yeşerdi toprak,
Ve ağladığında nasiplendi hayat.

Sonra her hâlden bir kuyu yapıldı,
Yeryüzü şaşırdı.
Sonra her hâlden bir kuyu yapıldı,
İnsan olanlar azaldı.

İnsan hep kaybettiğinde uyumak istedi,
Hâlden hâle girdi benliği.
Uyanmak istemez,her sözünde bir çukur asır.
Uyanmak istemez bin asır.

Kendini bekleyen Kıtmir'den habersizdir.
Doğuşundan habersiz...
Geçen günden...
Ve gelecek günden habersiz.

Elmas zannettiği taşların,
Birer cam parçası olduğunu anladığında uyumak ister.
Bilmelisin ki cam parçasındaki değerdir senin hâlin.
Bilmelisin ki cam parçasındaki keskinliktir senin çizgin.

Düşünmeden uyumak ister rûhum.
Uzaklarda duran bahçelerden habersiz.
Ne eskisi geri gelir, bilirim.
Ne yeni gelen eskisi gibi hissettirir.

Yanlış ezberlenen her şey,
Unutulmaya mahkûmdu.
Yanlış ezberlenen her uyku,
Katledenden başka hiçbiri değildi.

Bu kadar sevinç, kahkaha niye?
Sanki zulmü, hâinliği unutmuş gibi.
Bu kadar keder, üzüntü niye?
Sanki ümit, affedilmek diye bir şey yok gibi.

Şunu söylemeliyim.
Bâzı ruhlar ağlamaya mahkûmmuş gibi,
Bâzı ruhlar sevinmeye mâdurmuş gibi,
Görünmeyeni kaybetmek gibi...

Her geçen günde yazılıdır yazgılar.
Belki bir kuş kanadında,
Belki Nil Nehri'nde ki taşlarda,
İncisini saklayan bir kabukta.
Belki yazmaktan yorulmuş, bir kurşun girdapta.
Belki savrulmayı mutluluk sayan bir toz tânesinde.
Belki de saatler arkası zaman tarlalarında.

Ömür dediğim,
Gayri ihtiyârî bir bahar gözlüğüyle bakmaktı belki de...
Hayat penceresi esâsen buydu.
Hayâta vedâ edemezken içimiz,
Elimizden kayıp gidenlerdi.
Ve kaybettiğimiz de ardı arkası kesilmeyen vakitti.
Vakitlerde ki gözler â'madır,
Göremezler ki...
Kimse bilemez toprak içimdeki kıyâmeti...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Meslektaşlarına bir nasihatte bulunacak olsan bu ne olurdu ve mesleğin?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.