Sağır Bir Kurşun...
Bazı biçimlerin değişim evresi olan hayatların, değişim evresi olmayan biçimsiz hayatlar kıldığı bilinir bu evrende. Her insanın aslında içinde yaşayıp da dışa vurmaya korkarken ifadelerinin hatalı ve yasaklı olduğu zamanlar. Geri dönüp ne yaptım ben diyemediğiniz ve asla diyemeyeceğiniz söylemlerinizin olduğu, biçimli olan o evrenin biçimsiz bir hayat kıldığı zamanlardır o anlar. Dilinizden, kendinizden nefret ettiğiniz zamanlar bi uçuruma bakarken hissettiğiniz o boşluğu yansıtır.
Bir an biter bir an başlar ama devamı kaygısı içten içe kemirirken sözcüklerin bile anlam bulamadığı sebebi kendi olan o gölgelere içten bir selam duyurur. Kanatlarında yaşadığı her anı bilen kuşlar var mıdır bilmiyorum ama, gözyaşların da adı sevginin her dilde aynı olması gibi bir anlam ifade eder.
Yetişebilecek bir dua, bir ses var mı diye çok defa sorar insan kendine, geçeceğine dair bir umuttur yaşamak işte... Fonksiyonlarını yitiren o evrede karşınıza çıkıp ne dile gelirse gelsin bi anda içinizin suskun olduğunu fark edersiniz. Tınısını bilmediğiniz o suskunluk aslında kendinize olan nefretin şarkısıdır ve siz duymadan yaşayamazsınız.
Kutuya konular acılar bazen masal olur anlatılır ya, sadece çiçeklere su vermek tadında yaşadığın bir anlık mutluluğu temsil eder. Bir annenin saçını okşadığında aldığın haz kadar değerli ve kıymetli değildir susmak, yarının geç olduğunu düşünüp ben dilinle ifade etmek isterken kendini, sağır bir kurşun gibi ağır ağır düştüğünü hissedersin...
İşte öyle bir şey...
Link