'Bir yanım, artık bitti diyebildiklerim kadar çok. Bir yanım, henüz daha bitmedi diyebildiklerim kadar az. Bir yanım ise, hep bir şeylere geç kalmışlık. Sahi, bir kaybetmek, kaç geç kalmışlığın bedeliydi? 'Hala en çok da söyleyemediklerimdir hayat. en çok da yaşayamadıklarım, en çok da anlatamadıklarım, en çok da konuşamadıklarım, her şeyden biraz en çok işte... 'Bir şiir gibi hissediyordum kendimi. hep yazılmak istenen, ama asla yazanı olmayan, bir şiir gibi hissediyordum kendimi... 'Zaman, tam ortasından kırılmış bir hayatın, o kırık hıçkırıkları ile tutturmaya çalışıyordu beni acı bir yapayalnızlığın en derinine... 'Bir yanım, alışmak diye bir şey yok diyenler kadar az, bir yanım ise, alışmak zorundasın diyenler kadar çoktu. — Sahi, kaç yanı vardı bir insanın? 'Bir yanım acı bir umutsuzluk benim. Bir yanım acı bir mutsuzluk, bir yanım acı bir hüzün. 'Vazgeçtim. herkesten, herşeyden, ama en çok da kendimden vazgeçtım... 'Bir yanım, hep çokça eksik yaşanmışlıklarla. Bir yanım ise, hep fazlaca yaşanamamışlıklarla doluydu. Sahi, daha kaç yanı vardı bir insanın? —Yoktu belki de anlatabileceğim hiç kimse. Sahi, en kolay neresinden kuruluyordu bir cümle? —Her gün biraz daha eksiliyorum herşeyden, herkesten. ama en çok da kendimden... 'Bu kadar çok umutsuz olmamalısın diyenler, peki şimdi neredesiniz? oysa ben hiç bir zaman bu kadar çok umutsuz olmamıştım ki. —Biliyor musunuz, oysa ben hep o kadar çok umutsuzdum ki, öylesine çok, öylesine derin...
//Mehmet Bakır.