Canım acıyor, anlıyor musun? Acıyor! Senle uyanıyorum, seninle geçirip günümü yine seninle uyuyorum. Hep zihnimdesin sen. Bir anda bir kıvılcım çakıyor beynimde, öyle uyanıyorum. “Ne kadar salakmışım!” diyerek başlıyorum güne. Ne fena bir şey bu biliyor musun? Hani bende kaldığın bir gece 30 kez arayan bi numara vardı ya seni. Kimdi o? Ne çavuşu ne askerlik arkadaşı ya? Sen o kadar basit bi yalan söyleyecek kadar aptaldın, bense buna inanacak kadar aptal gerizekalı ötesi süzme salak. Senelerdir haberleşmediğin askerden birisi seni arıyor ve sen kayıtlı olmayan numaradan onun kim olduğunu ve ne için aradığını bilecek kadar öngörülü. Neden ya neden?! Bana bunu neden yaptın ha?
Nasıl oluyor da bana yaşattığın bunca acıya rağmen senden uzaklaşmam gerekirken; senden nefret etmem gerekirken hala seni özlüyorum, hala seni seviyorum? Ha, söyle bana nasıl oluyor bu??? Aptal olduğunu söylediğin insanları hep çevrende tutma gayretin oldu. Aslında aptal olduklarını düşünmüyordun belki de ha ne dersin? Nedense aptallıklarına rağmen vazgeçilmez oldular hep. Yasemin’in adını ilk duyduğumda rahatsız etmişti beni. Haklı çıktım hazımsızlığımda. Şimdi yine benzerini yaşıyorum. Aptal di mi Nihal? Aptal di mi? Rahatsız oluyorum o kızdan ve biliyorum ki yersiz değil rahatsızlığım. Kendini bana açmayan, “söylediklerime inan, söylediklerimle yetin” diyen bi erkeğe güvenmektense hislerime ve tecrübelerime güvenmem gerektiğini öğrendim ben artık. Beni bundan sen vazgeçiremezsin. Hele böyle mesafeli durarak.. Ancak ipleri benim elime vermen lazım ki ben sana güvenebileyim belli bir süre sonra. Ama bu koşullarda ben sana güvenemem.
Yokluğumda neler yaptığını çok iyi biliyorum. Çalışıyosun, film izliyosun, dizi izliyosun, maç izliyosun. Bunlar kesin olanlar. Bir de emin olmadıklarım var. Muhtemelen yeniliklere yelken açmışsındır. Yeni insanlarla chatleşiyorsundur. Bir de merak ettiklerim var; beni düşünüyor musun? Ne kadar sıklıkta aklına geliyorum ve ne kadar sızlatıyor içini düşüncem? İzlediğin reklamlarda bile beni hatırlıyor musun? Buruklaşıyor mu için? Basket maçlarını izlerken “Noter Onaylı Deli bu adamın vücuduna yorum yapmıştı” diyerek orda bile beni anacak bir şey buluyor musun? Yoksa sadece maçını mı izliyorsun? Barı açtım 2 gün önce, barda gördüğüm Efes Extra’lar beni zırlatmaya yetti. Senindi onlar, sana alınmıştı. Bu evde, artık sahipsiz duruyordu senin için alınmış teneke kutudaki biralar. Saat 22:22’yken hiç tesadüfen saate bakmıyorum artık. Saat 21:21’de de denk gelmiyorum, 23:23’te de.. Hiç denk gelmiyorum. Düşünmüyor musun beni artık? Yoksa başkasına mı devrettin o görevi?
Tuğba’ya evlilik vaadedebilirken bana asla etmedin. Vaadettiğin şey illaki de vaadettiğin tarihte gerçekleşecek diye bir koşul yok ya. Sen yaparsın hazırlığını, bir aksilik çıkrsa da ertelenir. Kısmet olduğu zamanda nihayete varılır. İşte bu noktada diyorum ki, sen benle evlenmeyi zaten istemedin ki! Bunu biliyorum ama yine de inatla, ısrarla inanmayı reddediyorum. Bana bunu yapmayı nasıl başarıyorsun söylesene bana?!
Duşa girdiğinde hiç aklına geliyor muyum? Yanıma gelmeden hep girerdin, bunu hatırlayıp buruluyor mu için?
Mastürbasyon yaparken özlüyor musun beni? Benim tenime dokunmayı, sevişmeyi, içimde olmayı özlüyor musun? Yoksa sadece pornolara bakıp o orospuları izleyerek, hayal ederecek mi eriyorsun muradına? Sekse bakış açımız hiçbir zaman aynı olmadı. Benim için hedef boşalmak değil, tensel temas, yakın hissetmekti. Senin içinse boşalmaktı. Kendi kendime olduğum hiçbir orgazm bana, senin tenine dokunmanın verdiği mutluluğu veremez ki!
Ben “ben artık seninle uyuyup seninle uyanmak istiyorum. Ben artık seninle sofraya oturmak istiyorum. Ben artık ikimizin düzenini kurmak istiyorum” dedim hep. Sen hiç demedin “artık kahvaltılarımı sen hazırla, senle beraber hazırlayalım. Artık odamda pc karşısında tv izleyeceğime kendi evimde yaya yaya sevdiğimle tv izlemek istiyorum” diye..
Neden hiç benle ilgili hayallerin olmadı? Bu kadar boş muydu ilişkimizin içi? Off offff!
Neyi özledim biliyor musun? Elimi yüzüne yaklaştırdığımda hart diye ısırcakmış gibi ani bi hareketle ısırma hareketi yapıyordun ya, onu özledim.. Çok şey vardı yapmadığımız, yapmayı hayal ettiğim bu iki sene içinde. İki senede yapmaya zaman bulamadığımız o kadar basit şeyler var ki. Hiç suçlama beni evliliği istedim diye. Ayrıyken yapamadık çünkü.. ve bir gerçek var ki zaman bizi beklemedi, beklemiyor.
Maça gidecektik seninle, konserlere gidecektik. Gece Taksim’e çıkacaktık.. Bir yere giderken evde beraber hazırlanıp evden çıkıp yine aynı eve dönmek istedim ben seninle. Sen hep araya mesafeyi soktun. Market alışverişi yapmak üzere beraber çıkacaktık evden, eve dönüp alışverişleri yerleştirip beraber ziyafet hazırlayacaktık kendimize. Akşamları beraber yürüyüşe çıkacaktık. Sitenin havuzunda beraber yüzecektik. Laptopunu alıp havuzbaşına inecektik beraber.. ben yüzerken sen yanımda olacaktın.
Ama sen de haklısın be! Ben bunları senle yapamazdım ki zaten.. sen bunları yapacak adam değilsin ki!
Yine kendi kendime gelin güvey oldum, kusura bakma. Ben hep tek kişilik hayatıma seni dahil etmek istedim senin onayın olmadan. Sense çift kişilik hayatımızın içine almadın beni.
Lounge O2 coştu yine. Muhteşem çalıyor. Senle alakası yok dinlediğim müziğin. Senden önce de dinliyordum ben bu tarz müzikleri. Tek fark aramızdaki sende arşiv olarak da var bunlar. Bense kim olduklarını bilmeden sadece radyodan dinleyebiliyorum. Senden önce media player’dan dinleyemiyordum, sadece arabada dinleme şansım vardı.. evde de anca bildiğim rock müzikleri dinleyebiliyordum.
Her yerde sen varsın, her şeyde canımı acıtmaya yetiyorsun.
Kaşım ayrı seğiriyor, ağzım ayrı seğiriyor. Hatta boku çıktı baldırım bile seğiriyor. Sabahtan beri bir çarpıntı var geçmek bilmiyor. Bir öfke, bir özlem, bir hasret, bir kızgınlık, bir kırgınlık var. Nefes alıyor muyum bilmiyorum. Yetmiyor içimi ferahlatmaya aldığım nefes. Yetmiyor. Daha derin soluma ihtiyacı duyuyorum. Ne olacak böyle?
Sen nasılsın? Her şey yolunda mı? Miden nasıl? Bitti mi baş ağrıların? Belki karnında yeni kelebekler vardır, ha? Hala ağzına parfüm sıkıyor musun? Diş fırçanı macunlayıp gözüne sürüyor musun? Ben yollarda dalıp gidiyorum, sapakları kaçırıyorum. Diş fırçası demişken, hala aynı yerinde duruyor eşyaların, kaldırmadım hiçbirini… kullanacak mısın onları tekrar?
Bir hatıra olarak sende kalsınlar mı istersin? Çöpe mi atayım yoksa ? Yoksa, yoksa bende mi kalsınlar ?