Şarkılarla Büyümek

Herkesin mutlaka çok sevdiği, radyoda duyunca yerinden doğrulduğu en az bir şarkısı vardır. Şarkılar bizi geçmişten geleceğe taşıyabilen zaman makineleri gibidir. Onlarla kendimizi tanırız, yolumuzu aydınlatırız ve büyüdüğümüzü hissederiz. Peki ama hangi şarkılar bu büyüme yolculuğumuza ne şekilde eşlik eder? Plağı gramofona yerleştirmek ya da bilgisayarın birkaç tuşuna basıp şarkıyı açmak yeterli midir? Yoksa bir şarkının içimizde derin ve özel anlamlar kazanması için onun üzerinde eşsiz hatıralar mı biriktirmemiz gerekir?

Hareketli şarkılar bize gençliğin ve yaşamın en eğlenceli anlarını hatırlatır. Pikniğe gittiğimiz o güzel günü, hoşlandığımız kişiye açılmak için yola çıktığımız anı ve belki de şehirlerarası bir yolculukta arabada bangır bangır şarkı söylediğimiz o güzel zamanları... Slow şarkılar ise bizi çok daha köklü duyguların dans ettiği bir baloya çağırır. Orada eski tanıdıklarımızla ve derinleşmiş duygularımızla karşılaşırız. Şarkının sözlerinde aklımızdan geçen cümleleri buluruz. Çalan ezgilerin her notasında kendimizden bir parçayı verdiğimizi fark ederiz.

Şarkı dinlemek kadar şarkı söylemek de şarkılarla büyümek için önemli bir adımdır. Ne kadar mutsuz olduğumuz fark etmeksizin mırıldandığımız birkaç cümle bizi iyileştirme becerisine sahiptir. Ruhumuzun onarıldığını ve kaygılarımızın kuş gibi uçup gittiğini görürüz. Şarkılar bazen insanları bir ilaçtan çok daha hızlı iyileştirebilir. Çünkü şarkılarda geçmişimizi, bugünümüzü ve muhtemel yarınımızı buluruz.

Geçmişin tozlu raflarına üflerken, anılarla karşılaşıp hüzünleniriz. Bugünün eğlencesiyle coşarken sahip olduklarımızla keyifleniriz. Yarını düşünürken ise, geleceğin sürprizlerle dolu olmasının tadını çıkarırız. Müziğin tek yönlü olmaması, içinde pek çok tür barındırması ise belki de en büyük şansımızdır. En güzel şarkıyı bulma yolculuğunda yolun asla kısa olmayacağını ve bizi yeni manzaralara sürükleyeceğini bilmek, belki de sahip olduğumuz en güzel şeydir.