Dört katlı binanın bodrum katını arşiv, zemin katı ofisi, ikinci katı evi ve son katını çatı bulunmaktı. Bu gününü bodrum katında geçirmeye karar vermişti. Değişik kategorilere ayırdığı hastalarının dosyalarını hastalarının geliş tarihlerine göre ayırmasıyla korkularını birleşmesi kendisine kolaylık sağlıyordu. Aile sorunu, aldatmak, fobiler, uykusuzluk, halüsinasyon, kabuslar, terapiler gibi kategoriler ayırması hastalarının sorunlarını çözümünde sistemi kolaylaştırıyordu. Arşiv düzenlenmesi kendisi için zor olsa da hastalarının sorunlarını hatırlamak, hafızasını güçlendirmek için önemli etkiye sahipti bodrum katı…
Elinde geçen bir dosyanın üzerinde tutuklu kaldı. “Buğra SÖNMEZ” yazılı dosyanın üzerinde parmaklarını gezdirdi. Biran hangi kategoriye koyacağını bilemedi. Gelmemişti iki haftadır ofisine. Yalnızlığa ve tabularına o kadar bağlı olan erkeğin hayatına birden dâhil olmak belki de iyi bir başlangıç olmamıştı.
Hayatını yabancı bir kadına açmamış ve kendisini evinde kibarca kovan erkeğin gözlerinde ki acı iliklerine kadar işlemişti.
Dosyayı alıp ağır adımlarla ofisine çıktı. Telefonuna gelen kısa mesajları dinleyerek ofisinden çıkıp evine doğru ilerledi. Merdivenlerden çıkıyordu ağır ağır. Daracık ve karanlık oluşu merdivenlerin sinir bozucuydu. Birden zihnin de Buğra’nın evi canlanmıştı. Karanlık kasvetli evde hayatını geçirirken nasıl özgür kılabiliyordu ki kendisini. Elinde ki dosyaya baktı. “ O gözlerde ki acıya insan nasıl kayıtsız kalabilir ki “ dedi fısıltıyla. Evine ilerlemekten vazgeçerek çatı katına çıktı.
Çatı katı inzivası ve düşüncelerinin özgürce koşuşmalarına izin verdiği bir geçiş alanıydı. Her zaman için en zor kararlarını burada almış olması kendisini bu katta güven de hissetmesine neden oluyordu. Çatı katının bir özelliği de düşünmek için her türlü kapının açılmasını sağlayan eşyaların elinin altında tutuyor olması ister istemez kendisi için lükstü.
Çatı katında duvara monte ettiği siyah tahtaya takıldı gözleri. Her zaman dağınık düşüncelerini toplamak için kullandığı tahtayı bu kez Buğra Sönmez için kullanmaya karar verdi. Zeminde ki dev minderin üzerine oturup bakışlarını tavana dikti. Yıldızları ya da yağmurları izlemek için camdan yaptırdığı tavan düşüncelerini kullanması için geçiş perdelerini açtı zihninin.
Gözlerini kapadı. Elinde ki dosyaya odakladı. Yavaşça gözlerini açarken zemine daha önce fırlattığı kalemi yokladı eliyle. Kalemi eline aldı. Doğruldu.
Siyah tahtanın önünde birkaç dakika kalakaldı öylece. Siyah boş tahtanın önünde elinde kalemiyle dururken Buğra’nın sorunlarını tarıyordu kafasında.
SORUNLARI
Yalnızlık
Tabular
Geçmişle yüzleşememe korkusu
Alışkanlıklarını bırakamama
Kayıtsız ve erişime engellenmiş aile
Savaş muhabirinin savaş sendromu
Bozulamayan önyargılar
Eski bir savaş muhabirinin eline kalem verip köşe yazarı yaptılar cümlesinde ki isyan ( mesleğe uyumsuzluk)
Hayata uyumsuzluk
Kâbuslar
Uykusuzluk
Hayattan kopuş ( doğadan ve insan yaşamında olması gereken sevinç kaybolmuş)
İleri teknoloji esiri( evinde ki her bir köşeye yapılan güvenlik sisteminin varlığı
Bu kadar ağır sorunlarının olmasına karşın yardım almak için kendisini bırakmaması ve hayat çizgisine yön verecek kişiye güvenmemesi aslında güven sorunu olduğunu da ortaya çıkarıyor olsa da bu bilgiyi tahtayla paylaşmadı. Sorunlarını kendisiyle paylaşmayacak olması da olağandı. Bir başka yol bulması ve Buğra’yı kazanması gerekti.
Amalar, nasıllar meşgul etmeye başlamıştı zihnini. Düşünmeye ara vermenin zihnine iyi geleceğini düşündü. Dev minderin bir kenarına sessizce kendisini izleyen notebookun yanına geldi. Mimar bir arkadaşının olan notebooka şaka yollu olarak el koymasıyla kendisinin olduğunu hatırlatınca gülümsedi. 2 yıldır her açış kapatışın da her zaman o anı canlandırmayı gelenek haline getirmiş olması gülümsetmişti kendisini. Bilgisayarın açılışını izledi. “ acaba eski sahibin nette mi kızım” sesi. Windows Live Messenger’ı açarken. Çevrimiçinde arkadaşını gördüğü an sevinmişti. “ne yapıyorsun kız nerelerdesin” yazdı arkadaşına.
Arkadaşı “ sen kayıpsın cadı kaç gündür girmiyorsun nete özlettin kendini”
Gizem gülümsedi bu siteme ardından tuşlar üzerinde gezinerek “ kusura bakma güzelim ben senin gibi tatil modunda değilim çalışıyorum. Sen İzmir’den döndün mü?”
Arkadaşı “ henüz değil canım ya evini dekorasyon ettiğim kadın sorun çıkardı onunla uğraşıyorum. İstanbul’a gelince uğrarım yanına merak etme”
Gizem “sevinirim ben ve kızım dört gözle seni bekliyoruz” yazarken notebookunu okşadı. Arkadaşına gıcıklık yapmayı her zaman sevmişti.
Arkadaşı “ iyi bakalım öyle olsun İzmir’den istediğin bir şey var mı? Bak aldıklarıma el koymak yok o yüzden direk iste.”
Gizem bir kahkaha attı istem dışı “ sen kendine ne alıyorsan aynısından bana da al” arkadaşıyla zevkinin uyuşuyor olmasının rahatlığıyla.
Arkadaşı “ hadi şimdi kaybol sen Kaan geldi. Msn aldım başka bir kadın ismiyle ve Kaan’ı ekledim. O da beni kabul etti. Şimdi o kadın olarak yazışacağım dikkatimi dağıtma” yazdı.
Gizem “ neden böyle bir şey yapmaya gerek duydun akıllım yazarken aklında garip bir fikir canlanmıştı.
Arkadaşı “ biliyorsun Kaan’la 4 yıldır seviyeli bir beraberliğimiz var eğer bana ben olduğumu bilmeden kur yaparsa ayrılacağım güven şart tatlım bilirsin”
Gizem “ seni şeytan seni” yazıp gülme işareti kondurdu. Ve güvenin şart olduğunu ve gerçek kimliğini öğrenmek için deneme yolunun teknolojik araç oluşu. Buğra’yı getirdi aklına. Belki de psikolog olarak ulaşamadığı hastasına bu yolla ulaşıp tedavi edecekti. Bu fikir kulağa hoş gelmeye başladı.
Buğra’nın msn adresi Dehliz’in hazırladığı dosya da bulunuyordu. Şimdi tek yapması gereken hareket Buğra’nın ilgisini çeken bir msn adresi bulmasıydı. Yaratıcılığını biraz da Buğra’nın düşüncelerini anlatan bir adres…
Düşünmeye başlamıştı adresi. Birden ya eklemezse diye kaygılanmaya başladı. Merak güdüsünün baskın olacağını ve ekleyeceğini düşünerek rahatlamıştı bir an da.
İlgi çekici bir msn adresini de bulmuştu artık. Buğra’nın kendine itiraf etmese de geceyi sevdiğini yatak odasının tavanından çıkararak lacivert sema, eski bir savaş muhabiri olmasının kendisine vermiş olduğu alışkanlıkla kana ve demir kokusuna kazanılan bağışıklığı kullanarak kan yazmıştı adrese. Kendisinin midesini bulandıran bu üç harfin Buğra üzerinde etkili olacağından emindi.
Lacivertsema_kan@Hotmail. Com kendisinin yeni adresiydi. Dosyadan Buğra’nın adresini eklerken kaç suların da açıktır acaba msn i diye düşünmeye başladı. Açık olsa bile merak duygusuna yenilip ekleyecek miydi kendisini acaba? Sonuç olarak kendisi ünlü bir köşe yazarı artı son zamanların en çok satan kitabını yazan yazardı. Bu arada Buğra’nın kitabını okumak kendisi için bir avantaj olabilirdi. Netten kitabı sipariş ederken Buğra’nın kendisini kabul etmiş olmasının şaşkınlığı vardı. Çevrimdışıydı şuan ama kendisini eklemişti. Bunun garip heyecanını yaşarken “kimsin” yazılı iletisiyle şaşkındı.
Kendisini henüz kamufle edecek zamanı kazanamamıştı. Bu kadar kısa zaman da Buğra ile temas edeceğini düşünmemişti.
“hayranınız” yazarken vakit kazanmaya ve bir kimliğe bürünmeye zorladı kendisini. Henüz başındayken oynadığı oyunun mahvetmemek için kozları eline alması gerektiğini düşünüyordu.
Buğra’nın iletisiyle karşısında belirdi. “ sadece bir hayransın yani öyle mi?”
Gizem Buğra’nın ne demek istediğini düşünürken parmaklarının klavyede gezinmesine izin verdi. “pek sayılmaz Buğra Sönmez belki geçmiş de bir yerler de birbirimizin yaralarını saran iki eski dost da olabiliriz”
Buğra’nın kendisine gülme işareti göndermesiyle yazmış olduğu cümlenin Buğra’ya etki etmediğini düşündü.
Buğra karşı taraftan ileti beklemeden yazıyordu yeni bir ileti. İleti yazmanın mantıksız olacağını düşünerek Buğra’nın yazıyor olduğu iletiyi beklemeye başladı. Bu bekleyiş anında kendisine bir kimlik oluşturdu. Belki Buğra gibi eski bir savaş muhabirine bürünmek çözümü kolaylaştıracaktı. Ama bunun için pek bilgisi olmadığını düşündü. Savaş muhabiri hakkında araştırma yapmak için vakti olup olmadığını da. Belki de bu konuşmayı kısa kesip hazırlanma fırsatı sağlamalıydı.
İleti “ bana 5 dakika içinde öz geçmişini yaz. Kimsin? Neredesin? Ve neden bana böyle bir adresle ulaştın adresin de yazmış olduğun kelimelerinin senin için anlamı ne?”
Gizem beklemiş olduğu sorunun bu kadar hızlı bir şekilde sorulmasının kaçamayacağını ve Buğra’nın kendisine zaman vermeyeceğini düşünerek bürünmüş olduğu kimliği yazmaya başladı.
“ derin yaraları olan insanlardanım ben. Lacivert semanın karanlığında gizlenen ve demir kokusunun aşinalığıyla hayatına devam etmeye çalışanlardanım belki msn adresimin anlamı da bunların karması olsa gerek. Derin ismim. Eski sayfalarda kalan eskimeye yüz tutmuş olan ismimi bu kadar basit yazıyor olmam isyanımı yansıtıyor olsa gerek”
İletisinin cevabını beklerken iletisinde ki kaçamak cevaplarının üzerine gitmemesini umuyordu Buğra’nın. Buğra’nın iletisinin seri olarak ekran da görüldü.
İleti “ bu cevapların beni tatmin ettiğini düşünüyor olamazsın”
“yapma Buğra yapma” dedi fısıltıyla. Bu kadar üzerine gelmesi şuan için dezavantajdı. Belki Buğra’nın kendi taktiğini uygulama zamanı gelmişti. Kaçamak cevaplar ile ünlü olan yazara kaçamak cevaplar vermenin kendini anlamasına fırsat verebileceğini aynı zaman da kendisi için bir kaçış olacaktı kaçamak cevaplar.
“ belki de haklısınız. Ben alenen kendimi anlatanlardan olamadım hiç her zaman kendimi kendim de saklamak bana daha iyi geliyor gibi. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse bazen kendimle savaşmaktan yorulduğum ve kendimi cezalandırmak istediğim oldu zaten sizi eklememin bir nedeni de bu kendimi cezalandırmak.”
İleti hoşuna gitmişti. Buğra’nın zihnini karıştırmayı umuyordu bu iletisiyle. İletisine cevap gecikmedi.
Buğra’nın iletisi “ ben ne cellâdım ne de hâkim kendini benimle cezalandırmana neden olacak hiçbir vasfa sahip değilim Derin. Yâda ismin her neyse”
Beklemiş olduğu cümleler tam olarak bu cümleler olmasa da konuyu saptırmayı başarmıştı. İleti yazmak için ekrana daha bir yaklaştı.
“ bir insan kendi cellâdını seçebilir Buğra Bey ve ben sizi seçtim. Gerçekten anlatılanlar kadar iyi misiniz?”
Bu iletiyi yazarken gülümsedi. Buğra’nın ilk olarak ofisine geldiği an ‘bahsettikleri kadar iyi misin doktor?’ cümlesiyle kendi üzerinde ki sorumluğun birkaç kat arttığını ve tamamen dikkatini Buğra üzerinde yoğunlaştırmaya karar vermişti. Buğra’nın da kendi gibi düşünüp düşünmediğini merak ederek ileti yazmasını bekledi.
Buğra’nın iletisi ekrandaydı. “ beni sana kim anlattı bilmiyorum ve benden neden seni infaz etmemi beklediğini de. Şuan köşe yazımı yazmam gerekirken seninle yazışarak dikkatimi yazıma veremiyor oluşum engelliyor beni”
Gizem kendini suçlu hissetti bir an. “özür dilerim Buğra Bey sizi rahatsız etmek istemem” yazdı ileti olarak hızlıca.
Buğra ileti olarak kendisine gülücük gönderdi. Ve yazdı “ gecelerin de ne yaparsın?”
Gizem Buğra’nın gecelerini düşünmeye başladı. Ve iyi ki yatak odasını gördüm diye geçirdi aklından.
İleti olarak yazdı. “ kitap okumak, tartışma programlarını izlemenin yanı sıra çalışıyorum uykuyu unutalı çok oldu. Neden sordunuz daha iyi öneriniz mi var?”
Buğra’nın iletisi “ geceleri neden uyuyamıyorsunuz?”
Gizem neden bu sorulara maruz kaldığını anlamaya çalışıyordu. Buğra’nın nereye varmaya çalıştığını da. Cevapları seri olarak vermek istercesine gezdirdi klavye de parmaklarını.
“ geçmişim peşimi bırakmıyor. Ve geçmiş de hayatım da olan yüzlerin benimle tavan da savaşmasından yorulduğumdan olsa gerek”
Buğra ‘nın iletisi “ benim geceleri msn açıktır. Çevrimdışı olsa da yaz sen”
Gizem bir zafer kazanmış gibi ekrana yaklaştı. Buğra’nın iletisini okudu birkaç kez ‘evet artık Buğra’nın hayatına sızmayı başarabildim’ dedi fısıltılarını ekrandan uzaklaştırmak istiyor gibiydi.
İleti olarak yazdı. “ o zaman gece görüşmek dileğiyle kolay gelsin yarınki köşe yazınızı okurken kendimi hatırlayacak olmam büyük bir haz verecek bana”
Buğra’nın iletisi “ haz yaşamaya bu kadar meraklı olman kötü şans”
Gizem bir hata yaptığını düşünerek düzeltme yaptı iletisinde “ köşe yazınızı yazarken dikkatinizi dağıtmış olma şerefine nail olmam haz verici değil mi?”
Buğra’nın iletisi “ bu konuyu gece tartışsak 15 dakikam var yazıyı teslim etmem için”
Gizem gülümseyerek “kolay gelsin” yazarak oturumu kapattı.
Saat:23.00 idi. Gecenin ilerleyen saatlerinde tartışmaktan bahsetmişti Buğra. Kendisi için uygun zamanı bulmuştu. Kendisi için en uygun olan karakter korkularıyla yüzleşmekten korkan eski bir savaş muhabiri idi. Bunun için yapması gereken savaş içerikli makalelerdi. Lebtobonu araladı. Savaş içerikli makalelere dalmıştı. Okumuş olduğu makalelerde ölümün kaçınılmaz sonuyla karşılaşıyordu. Ölüm engellenemez bir oluşumdu. Ölümden korkmamanın metotlarını düşündü. Hocasının yazmış olduğu teze gitti zihni. Ölüm korkusunu düşünmeksizin yaşamanın 5 yolu vardı.
1 yolu: bastırmak; ölümün bir gün geleceğini düşünmeden sanki ölüm ibaresi hiç yokmuş gibi yaşamak hayatını bir koşuşturma içinde geçirebilmekti.
2 yolu: memonto mori idi. Ölümü hatırlamak. Ölümü aklından çıkarmadan bir gölge olarak seni takip etmesine izin vermek…
3 yolu: kabullenmek idi. Ölümün var olduğunu kabullenmek ölüm olgusunu unutmadan bir gün başına gelecekmiş gibi yaşamaktır. Ölümü kabullenmeyi ise en çok inancı tam olan ölümden sonra yaşama inanan insan topluluğu idi.
4 yolu içgüdü. İçgüdülerle hareket eden insanların ölümü anlık hatırlayıp unutması… Bu ise boşluğa düşmüş insanların kaçış yolu olarak nitelendirilir.
5 yolu ise hipnoz.
Saatine baktı 02.00 gösteriyordu. Msn’yi açtı. Çevrim dışı görünen Buğra’ya üç nokta gönderdi. Konuşmalarının devamını hatırlatmak istercesine… Edebiyatta üç noktanın anlamı her zaman kendisi için çeşitli nedenlerle tamamlanmamış cümlelerden sonra (eksiltili cümle)olarak kullanılırdı. Bu tür cümlelerde yargının olmamasının Buğra’nın hoşuna gideceğini düşündürdü.
Buğra’nın iletisine cevap vermemiş olması tuhafına gitmişti.’ msn açıktır. Çevrimdışı olsa da yaz sen’ diyen kişinin şuan sessizliğe bürünmesinin anlamını kavrayamamıştı.’ Bir pot mu kırdım’ diye geçirdi zihninden. Yazdıklarını ve cevapları düşüyordu. Bekleyişin cılız ışığıyla karşı karşıyaydı. Aradan geçen 45 dakikanın ardından kendisine gönderilen noktayla gülümsedi. Kendisi yargı bildirmezken Buğra’nın ilk iletisinde yargı bildiriyor olması üstünlüğün kendisinde olduğunu kabul ettirme çabasında olduğunu düşündürdü. Arada geçen bunca zaman zarfında ne yaptığını merak ederek “ çok meşgulsünüz sanırım.” Yazarken gelecek olan cevabın kaçamak olacağından adı gibi emindi
Buğra’nın iletisi: Aşil ile birlikteydim. Onunla olmak bana iyi geliyor.”
‘Aşil’ dedi dilini dişleri arasında gezdirirken. Yunan mitolojisinde savaş tanrısının ismiyle Buğra’nın beraber olması bakış açısını genişlettirmesi gerektiğini düşündürdü. “ yunan mitolojini araştırmanın size bu kadar iyi gelmesinin sebebi nedir?”
Buğra’nın iletisi: yunan mitolojisiyle aramın iyi olduğunu nerden çıkardın ki ben evimde beslediğim Sibirya kurdundan bahsediyorum. İletinin sonunda ki gülme işaretini fark etti Gizem. Buğra’nın keyfinin yerinde olması kendi için avantajdı. Sorularına cevap almak için en uygun zamanın şuan olduğunu düşünerek “ kendinizi bana anlatmanızı istesem ilk 5 ilkeye neler sığdırırsınız?”
Buğra’nın iletisi: çok röportaj okuyorsun derim.
Gizem iletiyi okurken yüzünde bir kurt belirdi. ‘en azından psikolog kimliğini gizleyebilmeyi başarmışım. Beni bir gazeteci olarak düşünmesi işime gelir’ dedi içinden. Ardından parmaklarını gezdirdi klavyenin tuşlarında “ belki de meraklı bir hayranınızım”
Buğra’nın iletisi: belki…
Gizem dikkatini toparlamaya çalışarak “ sizden bir yardım isteyebilir miyim?” cevabın evet olmasını diliyordu.
Buğra’nın iletisi: insanlara yardım etmeyi sevmem. Özellikle de tanımadığım insanlara”
Gizem üzgün bir surat gönderdi. Ardından “ geceleri ne yaptığımı sormuştunuz. Uyumak istiyorum bunun için bir öneriniz olup olmadığını soracaktım sadece”
Buğra bir gülen yüz gönderdi. “ cevabını bilmediğim konularda yardım edemem. Bir psikologa görünmelisin. Onlar bu konuda bilgi sahibi olduklarını idda ediyorlar.”
Gizem gülümsedi. İstediği cevabı duymanın keyfiyle… “ denedim. Birçok psikologa gittim sadece zaman kaybı.”
Buğra gülücük işareti gönderdi tekrardan. Ardından “ ben sana yardım edemem yanlış insandan medet umuyorsun. Şuan herkesin uyuduğu saatte senin iletilerini okuyacak kadar düşmüşsem eğer birinin bana yardım etmesi gerekiyor”
Gizem ukala dedi. Sinirlenmişti. Buğra’nın kendisini sakladığını fark etti. Kendisini konuşturuyordu yalnızca ve iletilerle dalgasını geçiyordu. Tamamen boş bir uğraştı sanal alemden Buğra’ya ulaşma fikri. “iyi geceler” yazdı sinirle.
Buğra’nın iletisi: şuan odan da televizyon var mı?”
Gizem soruyu algılayamamıştı. Neden bu soruyu sormuştu ki şimdi. “ evet” yazdı yalnızca. Buğra’nın yatak odasında ki televizyonu hatırlayarak…
Buğra’nın iletisi “ kaldır işe yarıyor diyor psikologlar”
Gizem gülümsedi. Buğra’nın kendi söylemiş olduğu cümleyi yine kendisine yazıyor olmasına. “işe yarıyor mu?” yazdı. Buğra’nın televizyonu kaldırıp kaldırmadığını öğrenmek istercesine…
Buğra’nın iletisi: “bilmem. Daha denemedim.”
Gizem ‘daha’ cümlesine takılı kaldı. En azından düşünüyordu. Bu da iyi yönde bir ilerlemeydi. “ işe yararsa haber ver o zaman. Televizyon olmadan geceleri ne yapacağım konusunda hiç bir şey bilmiyorum çünkü” yazdı. Buğra’nın emrivaki cümlelerini taklit ettiğini fark etti
Buğra’nın iletisi: olur. Denersem yazarım. Sana iyi geceler benim çıkmam lazım”
Gizem bir kaçış taktiği olabileceğini düşündü. “ bu kadar çabuk sıkıldığınız için üzgünüm benden. Konularım sizi açmayacak nitelikte. Sıkıcı bir insan olduğumu yüzüme vurduğunuz için de ayrıyeten teşekkür ederim. En azından açık sözlüsünüz” yazdı. Buğra’nın bu iletiye ne cevap vereceğini merak etti birden. Psikozları olan nevrotik insanların kendisine acıması kaçınılmaz sondu. Bu yolla Buğra’ya kendini kabullendirmeye çalışıyordu. Eğer kendisini acındırmayı başarırsa ya da Buğra’nın kendisine gönüllü yardım etmek için kendi geçmişinden bahsederse bu yöntemle düşüncelerine sızmayı hedefliyordu.
Buğra’nın iletisi : “ bir şey değil” ileti gülme işareti ile sonlanıyordu.