Hayatımın en uzun yolculuğuydu belki bu. Havada esen rüzgar tenime değerken hafif bir yağmur kokusu sardı tüm nefesimi. Hava yağacaktı belliydi. Gözlerimi çevirdiğim gökyüzü karanlığa çalmadan önce olan berraklığıyla beni ağırlıyordu. Zaman çabuk geçerdi aslında benim için lakin bugünlerde öyle olduğunu düşünmemeye başladım.
Hayatım bir bavula sığdırılmış bir şekilde oradan oraya savruluyordu.Ben ise sessizce olanlara tanıklık etmekle yükümlü idim. Savaş herkes gibi ailemi de çok etkilemişti. İskan edilmek üzere çıktığımız bu yolculuktaki son durağa gelmiştik.
Veranda... Veranda Kasabası bundan sonra yaşayacağımız -her ne kadar adına yaşamak denilse de ben zannetmiyorum- yerdi.
Gür ve tok sesli irice esmer bir adamın ağzından dökülen kelimelerle irkildim.
"Samra'ya mensuplar şu tarafa !!"
Samra benim kasabam , bildiğim ,gördüğüm ,hayatımın tek yer olan kasabam idi. Ailem yıllarca orada doğup yetişmiş ve buradan ayrılamamışlardı. Gelgelim hayat sürprizlerle doluydu ve bizde bundan nasibimizi almıştık.
Hızlı adımlarla koyun sürüsü gibi adamın gösterdiği yeri takip ettik. Kasabada elli hane ne vardık ne yoktuk. Bazıları yaşlı bazıları çoluk çocuk tepişe tepişe oradan oraya ilerliyorlardı.
Vagonlardan irice koliler inmeye başlamıştı. Hızlıca vagonlardaki kolileri bir eski külüstüre yükleyen adamın konuşmasından işittim ardiyeye gideceğini. Demek ki önemliler idi.
Külüstüre yüklenen kolileri seyretmeyi bırakıp bizi doluşturmaya çalıştıkları minibüste bir kenara oturmuştum. Annemin gözleri hala ıslak babam ise oldukça düşünceliydi. Gözlerim diğerleri ile buluştuğunda manzara pekte farklı sayılmazdı. Ağlayan kadınları susturan kocaları, bebeğine mama veremeyen anneler açıkçası savaş işte bu görselde gizliydi. Sadece taş,mermi,kan,ölümden ibaret değildi. İşte bizim yaşadığımız ,hissettiğimiz her bir şey aslında savaşın ta kendisiydi.
Gel gelelim sesimiz işte Veranda Kasabasında kısılıp sessiz sedasız toprağa gömüldü. Biz içimizde acıyı ,kederi o topraklara gömdük , gömmek zorunda kaldık . Çünkü biz savaşın tanıklarıydık. Güçlü olmak zorundaydık. Nitekim biz güçlünün ta kendisi olmak için bu hayata esir olduk.