Elhamdülillahi Rabbil alemin. vessaletu vesselemu ale rasuline muhammedin ve ale elihi ve sahbihi ecmain..
…..
Allah (c.c.) beni burada mecburi halvete girdirdi, yalnız kendisiyle başbaşa kalayım diye. Biliyorsun halvet 40 gündür. Gözaltına alındığımdan itibaren 40 gün dolana kadar sadece okumak, zikretmek, namaz kılmak, Kur’an okumak, tefekkür etmek istiyordum. Bir şeyler yazmak hatta yazmayı düşünmek bile bana sıkıntı veriyordu. 40 gün dolduktan sonra bir şeyler düşünme ve yazma isteği canlandı. Şu anda da yazmaktansa okumayı, zikri ve tefekkürü tercih ederim ama en azından yazmak artık işkence olmaktan çıktı. Ayrıca gerektiğinde yazmak da konuşmak gibi bir vazife.
Ama itiraf etmeliyim ki günüm günümü, saatim saatimi tutmuyor. Bazen kısmen rahatlıyorum, okuyabiliyor ve yazabiliyorum ama bazen de ruhumda şiddetli daralma hissediyor ve hiç bir şey yapamaz hale geliyorum. Tek olmak Allah’a yakışır ve ben bugün 86 gündür bir odada tek başımayım. Hakkımda daha iddianame bile hazırlanmamış ve bir kez bile mahkemeye çıkmamışken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış gibi muamele görüyorum. Hatta onlardan da ağırını. Çünkü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olanların birçoğu oda eksikliği bahane edilerek iki kişi olarak kalıyorlar. Havalandırmaya çıkarıldıklarında birkaç kişi olarak çıkıyorlar ve her gün sohbet edebiliyorlar. Ben ise hem odada tekim hem de havalandırmada.
….
Benim yan odamda PKK’cılar kalıyor ve üç kişiler. Biri müebbet almış diğeri 30 yıl. Onlar bile yalnız kalmıyorlar. 10 kişilik sohbet grubuna çıkıyorlar, 3 saat kadar sohbet ediyorlar, spora gidiyorlar. Meğer ben Kur’an’ın mesajını anlatmakla ve hükümeti sadece bazı temel konularda ve iyi niyetle tenkit etmekle ne büyük suç işlemişim! Müebbet hapis alan PKK’cılara yapılmayan bana yapıldığına göre… Neyse ki kıyamet var, neyse ki mahkeme-i kübra var!
Son 3-4 yıldır konuşmalarımın başını sonunu kırpıp manasını bozduktan sonra internete ve medyaya servis eden alçaklar herhalde şimdi mutludurlar. Çünkü maksatlarına ulaştılar ve planlarını gerçekleştirdiler. Ancak bu onların planı, bir de Allah’ın planı var. Ya bu musibeti veren Allah (c.c.) bundan sonrasında bizim için çok daha güzel gelişmelerin olması için verdiyse. Ya böyle bir olay olmadan yıllar da geçse önemli ve hayırlı gelişmeler olmayacaktıysa.
Mevlana’nın dediği gibi;
“Ayağın kırıldı diye üzülme! Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek!”
İnşaallah Rabbim hem ayağımızı iyileştirecek hem de kanat verecek, bast-ı zaman ve tayy-ı mekân gerçekleşecek, az zamanda çok mesafe alınacak, zaman sündürülecek ve dava tüm mekânlara hızla yayılacak, yeryüzü adeta dürülecek, küçülecek!
Namert düşmanlarımızın planlarında hiçbir zaman Allah faktörü yoktur. Hâlbuki O, tüm planlardan haberdardır. Sonsuz kudreti ve hikmeti ile her olayda vardır ve her zaman müdahildir. Ama zalimler bunu bilmezler ve olayların istedikleri şekilde gerçekleştiğini zannederler. Hâlbuki Kur’an buyurur ki; “Biz onları bilmedikleri yönlerden derece derece azaba yaklaştıracağız.”
Mektuplarında biz Emniyet nezarethanesinde iken 10 gün boyunca gece-gündüz dışarıdaki çırpınışlarınızdan ve oradan ayrılmayan yüzlerce arkadaştan bahsetmişsin. Biz içeride sıkıntı içinde iken sizin dışarıda rahat edemeyeceğinizi biliyorum. Bizim için dua eden, sıkıntı çeken, ağlayıp gözyaşı döken, uykusuz kalan ve zayıflayan başta sen olmak üzere tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Rabbim inşallah çektiğiniz sıkıntıları size mükâfat olarak döndürecektir. Dostun gerçeği ve sahtesi böyle zamanlarda belli olur. Dostun gerçeğine de sahtesine de aynı değeri vermemek icab eder. Böyle bir davranışta dostluğa aykırıdır. Dostun gerçeğine de sahtesine de aynı değeri verenlerden gerçek dost olmaz. Çünkü öyleleri temyiz kudreti olmayan, gerçeği ile sahtesini ayırt edemeyen körlerdir.
Mektubunda gözaltına alınıp götürülürken sizleri “Allah’a emanet etmenin huzurunu duyup duymadığımı” sormuşsun. Kur’an-ı Kerim “Allah Mü’minlerin velisidir” buyurur da ben nasıl Allah’a emanet etmenin huzurunu duymam. Hakiki koruyucu ve gerçek fail Allah değil midir?
Mektubunda “Sizsiz olmak ağır bir yükmüş” diyorsun. Tahmin edebiliyorum. Ancak ağır yükler taşımadan insan kabiliyetleri nasıl gelişebilir ve insan nasıl dereceler kazanabilir ki. Hapishanede olmam inşallah yalnız bana değil sizlere de çok şey kazandıracaktır. Ayrıca Allah’tan taze iman istememiş miydik? Bir şey istediğimizde bedelini ödemeye de hazır olmalıyız. Taze iman çok pahalıdır, bedelini ödemeyenlere verilmez. Biz hem hakkı söylemenin hem haksızlıkları reddetmenin hem tembelliklerimizin ve günahlarımızın hem verilmesini istediğimiz taze imanın ve hem de ileride verilecek nimetlerin ve gelecek baharın bedelini ödüyoruz. Aslında bu kadar çok şey için ödediğimiz bedel küçük bile kalıyor. Bu da Rabbimizin rahmetini, şefkatini ve cömertliğini ispat ediyor.
….
Zindan bir taraftan çok sıkıntılı bir yer iken diğer taraftan da en güzel ve en onurlu yerdir. Eğer zindana girişiniz hak dava uğrunda ise, kula kulluğu reddettiğiniz ve “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” dediğiniz içinse, haksızlıkları reddettiğiniz ve mazlumları savunduğunuz içinse, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamak içinse, güçlülere yalakalık yapmayıp hakkı söylediğiniz içinse bir taraftan sıkıntı çekseniz bile diğer taraftan zindan en büyük onuru ve mutluluğu duyduğunuz yer olur. Kabir, kâfir ve fasıklara azab yeri olurken iman edip salih ameller işlemiş olanlara cennet bahçesine dönüştüğü gibi. Sıkıntısı geçer gider geride lezzeti kalır.
….
Emanetleri zayi etmeyen Allah’a emanet olun. İbadetlere, zikrullaha ve okumaya ağırlık verin.Tüm akrabalara ve arkadaşlara selamımı ilet.. Esselamu Aleykum.
Alparslan Kuytul
06/05/2018
(Bolu F Tipi Cezaevi)