Bir gün, belki yağmurlu bir ekimde, Galata’ya çıkacağız. Karşımızda İstanbul silueti; arkamızda, koskoca bir şehrin ardına saklanan güneş…
En gerçek detaylar bile, bir hayalin ardına gizlenecek. Saçların omuzlarına çarpacak, tüylerin diken diken olacak, bedenin titreyecek. Ayrılık şayet sarmışsa, en hassas yanlarımıza kadar, arkadaşlıktan kalma hislerle bakacaksın gözlerime. Yarım nefeslik bir cümlesizlik, tüm cümleleri silecek zihninden. 10 dakikalık sessizlik 10 yıl gibi gelecek. Dudaklarının ucu acıyacak. Yutkunmak isteyeceksin, bir yumruk, çöreklenip kursağına giden yolu tıkayacak.
Sen sezen seversin, “gitme dur ne olur “ diyecek sezen. Sen inatçısın, gitmek adına, adım atacaksın. Gideceksin. Galata’da ekim rüzgarı suratına bir kez daha vuracak. Gözlerin kolumda saat arayacak, çocuk sesin saati soracak. Kolumda hiçbir zaman olmadığı gibi, o gün de bir kol saati olmayacak.
Ben, sana, yara izlerimi sardım da geldim. Sense yara izlerinin adresinden bile habersizsin. Bir gün, inanıyorum, Galata’da hem de, tüm yara izlerin dilinin ucuna gelecek. Bu kez, kan revan içinde tutsak kalmış geçmişini tükürmekten korkmayacaksın. Dilinin ucu acıyacak, dudakların titreyecek, bir kere tüküreceksin. Bir daha geçmişin yalnızca, siyah bir kurşun kalem tozundan ibaret kalacak. Geçmişi unutmak, ezbere bildiğin bir şiiri unutmaktan da zor, haklısın. Hüznün mürekkebiyle huzuru yazmayı, ben, senin acılarının kıyısında öğrendim.
Sana gelirken, cebimde bir tek “ayrılık” yoktu. Bu yüzden gidemedim adam akıllı. Yoksa, bir şiire sığdırmayı bilmez miydim seni? Bir kez daha bırakmak; birini… Cesaret edemezdim, edemedim. Bir gün, tüm bunları tek bir cümleye sığdırıp, anlatacağım sana. Ve ayrılığı bir papatya yaprağına sarıp, en hassas yanına örteceğim.
. Bir sigara yakacaksın, parmakların titreyecek, parmaklarının arasından kayıp gidecek. Galata’nın zirvesinden, birlikte, gecekonduların üzerinde utanmadan ayakta duran kaçak katlarını izleyeceğiz Bir martıya selam vermek isteyeceksin, martı seni hiç duymayacak. Bu şehir, seni hiç tanımayacak. Adımların ne kadar ezberlerse ezberlesin caddeleri, sen hep yabancı kalacaksın. Ne kadar seversem seveyim, sen her yazımın sonunda terk ettiğim bir kadın olacaksın.