Hani 14-15 yaşlarında bir çocuksundur. Kendinden büyük birisine dersin "seviyorum" diye. Oda sana der ki; "Sen daha çocuksun aşktan anlamazsın" der. Ama ben onu 30 yaşında bi kadının sevdiği kadar saf ve temiz sevmiştim. Geceleri odanın içinde dört duvar üstüme gelerek sevmiştim. Herkesden kıskanarak sevmiştim. Dokunmadan, öpmeden, sarılmadan, koklamadan...
Ve yanımda olmasına rağmen hiç birşey söylemeden.
Sahi çocuklar aşk nedir bilmezdi dimi.
Ozaman ben çocuk değilim.
İnsan bir kişiye darılıp diğer tüm herkese küser mi?
Bir kişi kırdı diye kimseye yaklaşamaz, güvenemez, inanamaz mı?
O kadar canın yanar ki çareleri sigaralarda, biralarda ve hatta jiletlerde, haplarda bulursun.
Ve o kadar canın yanar ki nefes alamazsın, yaşamak istemezsin, ölmek istersin...
Geceleri uyuyamazsın mesela göz altların morarana kadar.
Gece geç bi saatte annen odaya girer ve uyumuş numarası yaparsın üstünü örter pencereyi örter. Çünkü annen senin hasta olmanı istemez.
Ama bilmiyor ki sen zaten hastasın. 'ONA'
Bazen kimsen olmaz, yalnız başına ağlarsın.
Bi sigara yakar dumanında boğulmak istersin.
Sokağa çıktığında yağmur yağar, şimşek çakar.
Ağlarsın ama kimse anlamaz yağmurla beraber karışan göz yaşın her sokakta gördüğün anıların hep canını yakar.
Bazen küçük bi çocuk olmak istersin, her şeyden habersiz, saf, temiz ve mutlu.
Sahi sen beni neden hiç sevmedin?
Çirkinmiydim yoksa seni çok mu sevmiştim.
Sevgim çok mu ağır gelmişti, taşıyamazmıydın.
Biliyormusun bir gün bana gelsen seni affederim.
Ama kırılmış bir bardak nasıl eski haline gelebilir ?
Sen bana gelirsin ben seni affederim ama hiç bi zaman eskisi gibi olmam istesemde olamam.
Peki ya üzerken, bırakıp giderken hiç düşündün mü?
Beni gerçekten seviyor, ya kendine zarar verirse, ya bensiz yapamazsa?
Eğer son bir sözün var mı dersen sevgili sende bensiz yapama.