Yok sayılıyorsan, varlığının nasıl bir önemi olabilir ki? Birileri ruhunu görmezden geliyorsa eğer, vucüdunun evrende kapladığı hacmin ne anlamı kalır?
Hiç kimsenin hiç kimseyi gerçekten tanımadığı bir gezegen burası. Göründüğünden çok daha farklı olan insanlarla dolu çevremiz. Onlardan biri olmadığımı söyleyemem sana, tıpkı onlardan biri olmadığını söylemeyeceğin gibi senin de bana. Hepimizin kendini dış çevreden korumak için geliştirdiği savunma mekanizmaları var. Çekmecelerimiz kullanılmaktan yıpranmış maskelerle dolu… Tüm alaycı tavrına rağmen, her şeyle dalga geçen hallerine, güçlü duruşuna rağmen belki de; pek çoğumuz için sıradan olan bir şeye gözleri dolan bir adam tanıdığımda fark ettim bunu. Kendi sınırlarımı bile bilmiyorum artık mesela. Nasıl birisin desen anlatamam. Söyleyeceğim her şey benim kendime biçtiğim kötü kurgulanmış bir rolden ibaret kalır. Sen anlarsın diye umuyordum, biriniz anlar ve bana anlatır. Anlamak yerine yok saymayı, görmezden gelmeyi seçiyorsun. Kızamıyorum… Bir kabahat değil çünkü bu, suçlama hiç değil.. Pek çok kişinin seçtiği yol bu, birkaç “cesur” insan dışında tabi. Senin ya da benim onlardan biri olduğumuzu iddia edebilir miyiz ki? Yorulmak istemiyoruz, ruhumuzdan ayrı düştükçe manasızlaşıyor bedenlerimiz… Bizler böyle yapıkça evrende yer kaplayan kütlelerden ibaret kalıyor herkes…
Bilmek istediğin kadarını öğrenebilirsin sadece. Bakıyorsun belki ama görmek istediğin kadar anlamlı senin için her nesne. Anlamlandırmak istemediğin her ayrıntı zihninin bir köşesinde kayboluyor ve biliyorum ki böylesi çoğunlukla daha kolay geliyor sana… İnsan zihninin “kolay olana yönelme” eğiliminden olsa gerek bu durum. Bizi bilişsel arzu ve isteklerimizden farklı yönlere götürüyor biyolojik bedenlerimiz…
image
Bazı insanların karşısındakinin içini görebildiğini düşünmüşümdür hep. Başkaları için önemsiz görünen ayrıntıları fark edebildiğini. Bunca insanın içinde “özel” olan birileri de olmalıydı mutlaka. Aslında galiba yok böyle insanlar. Masallardan kalma bir umut benimkisi. Dünyamızın düzeni içinde bir insan niye sarmaşıklarla kaplı bir odada yüz yıldır uyuyan bir kızı öperek uyandırmak ya da yüksek bir kulede tutulan kızı alev saçan ejderhaya rağmen kurtarmak için uğraşsın ki? Kalabalık balolarda perinin yardımı ile oraya gelmiş iyi kalpli yardımsever külkedisini fark eden prensler yok, tıpkı çirkin kurbağanın aslında bir prens olduğunu görebilen prenseslerin de olmadığı gibi. Yanıldığımı biliyor, yine de itiraf etmek istemiyorum.
Oysa daha kolaylaşıyor her şey kabullenince …
Umuyorum ki bir gün kurbağa prensler ile külkedileri karşılaşır ve böylece yeni bir masal yazılır.
Çünkü boşuna bir çabadan ibaret kalır beklemek, başka türlü bir mucizeyi.
Şimdilik boşverelim biz bunları en iyisi…
Seninle bir şarkı dinleyelim mi ?