Dünya ne karışık bir yerdi,emirler krallar savaş kararı alır, halklar bedelini öder.
Oysaki; şu koca âlem hepimize yeter di.
Sokaklar yürekleri parçalayan anılarla doluydu.
Anne babasını kaybeden çocuklar,bir gecede ailesinin tamamını kaybeden babalar ve damatlarını toprağa gömmüş, yeni evlenmiş taze gelinler..
Sokaklar ağır ve kesif bir kokuyla kaplanmış röket başlıklarından yapılan saksılar....
Harap olmuş çarşılarda meyve sebze satan köylüler...
Ağlamak tan göz pınarlarım kurumuştu geleli 5 gün olmuştu ama yaşadığım ızdırap ve acı ömürlüktü..
Sokakta kahve satmaya çalışan minik yürekler savaşa inat gülümsü yorlardı
Kartalın pençesinde hayata tutunmaya çalışan bir av parçasını andiriyorlar dı
Eriha,hanşeyhun,Miretun Numan heryer yerle bir olmuştu...
Havada ise hüzün dolu bulutlar geziniyordu....
Gelme amacım ile karşılaştığım manzara çok farklıydı... seherle her konuşmamız da burada kalacağını ve gerekirse burda öleceğini tekrarlıyordu bana...
Ne olur kal burda benimle kal burda beraber yaşarız,ölürsekde beraber aynı havayı solurken ölürüz diyordu...
Benim hayalim ise onu bu bataklıkdan kurtarıp türkiyede ona kalan ömrün de güzel bir hayat yaşatmaktı... Ama burda doğmuş büyümüş burda anıları olan birini buradan koparmak imkânsızdı...
O kendini buraya adamıştı zayıflamış ayakta durmaya mecali olmamasına rağmen halen dik durmaya çalışıyordu...
Her geçen gün ona daha çok bağlanıyor dum. O çalışırken uzun uzun süzüyordum onu ilk defa sürme sürmüştü gözlerine,
Yeşile çalan gözleri Zümrüt gibi parlıyordu izlediğimi fark etmişti.
"Niye bakıyorsun öyle" dedi utanmıştım mahçup bir edayla "sürme sürmüşsün" dedim.. "Evet beni çirkin görmeni istemedim" dedi "ben senin gönlüne aşık oldum simana değilki" dedim.. sözleri kısa ve özdü lafı uzatmayı sevmezdi....
Vakur, iffetli, bir o kadar cömertti...
Idlib bir bahçeydi ve oda o bahçenin nadide bir gülü onu koparırsam, Bahçenin manzarasını bozmaktan korkuyordum..
Bana bakırdan bir bileklik almıştı teneke den yapılmış basit bir bileklik... ama benim için yeryüzündeki en nadide parça gibiydi. İdlib üniversitesine gittik beraber arkadaşları öğretmenleriyle tanıştırdı..
Sıcakkanlı ve samimi insanlardı baştan sona bana takılıp duruyorlardı " mecnun leylası için çölleri aşmış diye gülüyorlardi"
Ömrümün en güzel günlerini yaşıyordum o yanımdaydı ama ben ise kararsızlık içinde debeleniyordum, Türkiye ye dönmek mi mantıklı burda kalıp ölmek mi diyordum kendi kendime...
Seherin sorduğu soru hep aynıydı kalacak mısın burda yoksa beni bu harabeler içinde yalnız mı bırakacaksın!!! "Kalsam ne olacakki kısa bir hayatımız olacak, ama gidersek uzunca bir hayat bizi bekliyor seni gezdirmek istediğim yerler görmeni istediğim şehirler var" dedim baka
kalmıştı sadece..
ilk defa sesimi yükseltmiş bağırıyordum
Gözlerinden inci tanesi gibi parlayan gözyaşları dökülüyor du hiç konuşmuyor bana bakıp ağlıyordu...
Sanki bir tarafı gelmek istiyor bir tarafıda burda kalmasını söylüyordu...
"Bunu benden isteme" dedi "ne olursun isteme ? ben buraya aitim cesedim belki kurda kuşa yem olur, ama ruhum burda huzur bulacak "dedi... sonra oturduk uzunca hic konuşmuyorduk. Sonra birden ayaklandı "evlenelim burda kal beraber yaşar beraber ölürüz" dedi ben afallamıştım nutkum tutulmuş baka kalmıştım... "yok dersen anlarım türkiyede ailen mesleğin iyi bir geleceğin var çekip gidersen neden gittin demem ama ben buradan kopamam" dedi ve hızlıca uzaklaştı ben ise olduğum yerde düşünüyordum "allahım bana hayırlı bir kapı aç hakkımda hayırlısı neyse onu koy gönlüme" diye mırıldandım ne yapacağımı bilemiyordum kampa dönünce Rasim abiyle uzun uzadıya konuştuk bana " bak evladım gençsin sana ne dersem diyeyim sen yine gönlünü dinleyip aklınla hareket etmeyeceksin ama birde işin gerçeği var rus askerleri esed le bir olup buraya kara harekatı düzenleyecek burda kalmak intihar olur Türkiye güvenli koridor hattı kurmakta kararsız.Ruslar burayı yerle bir etmekte kararlı iyi düşün" dedi kafam dahada karışmıştı seheri bir şekilde ikna etmeliydim ama nasıl...