Serakib
Dünya var olduğu günden beri, çok savaş görmüştür ama bu devirdeki gibi bir savaşa tarihte raslayamazsınız.. Her iki taraf teçhizat ve asker bakımından birbirine yakındı, asker sayısı bakımından kimi zaman bir taraf diğerine üstünlük sağlayabilirdi, silah olarak, ok , kılıç, tüfek, mızrak, her iki tarafda bunlara rahatça ulaşabilir ve elde edebilirdi.. Kimi savaşlarda ahlâk kuralları hiçe sayılmamamış, mertçe savaşılırdı...
Şimdi ise bir tarafta uçaklar, tanklar Güdümlü füzeler, kimyasal silahlar, diğer tarafta ise, basit silahlarla savaşmaya çalışan insanlar. En umulmadık zamanlarda yapılan saldırılar bu yeryüzünün gördüğü en acımasız savaştı.
Dünya gerçektende kafire cennet, müslümana cehennemdi. Bütün medeni ülkelerin ortak tavrı, müslümanlar ölebilir bu gayet normaldi
Kafiri bir nebze anlarsın içten içe sana düşmandır , peki; müslüman geçinen ülkelerin amacı neydi, ıdlibte kaldığım süre içerisinde cevap bulamadığım soruların başında geliyordu bu soru..
Serakib( سراقب ) düz bir ova üzerine kurulmuş, tarihi bir şehir M5 karayoluna olan yakınlığı sebebiyle herkesin hakim olmak istediği bir belde.. Yeşillikler içinde bir vaha gibiydi. Seherin doğup büyüdüğü çocukluğunun geçtiği yerdi..
Seherin hep anlattığı ve kopmak istemediği, savaş bitince yerleşelim dediği yer..
Serakibe vardığımızda seher heyecanla çocukluğunun geçtiği yerleri anlatıyordu, her karışın da hatıraları vardı..
" savaşı biz istemedik ama savaşı çıkaranlar çekip gitti, acısını ise biz çekiyoruz. Bizi Evlerimizden köyümüzden ettiler biz onlara ne yaptık diye iç geçiriyordu " haksız sayılmazdı bu topraklar onlarındı ama kimse onlara ne istiyorsunuz diye sormuyordu..
O gece serakib de kaldık sabahın ilk saatlerinde kulakları sağır eden bir sesle uyandık, mislinayı kucağıma almış kulaklarını kapatmaya çalışıyordum, seher bize sarılmış bir taraftan da bildiği duaları okuyordu. Ses hafiften azalınca kafamı pencereden uzattım ortalık toz bulutuyla kaplıydı havada en az 20 helikopter vardı ve rastgele etrafa ateş ediyorlardı ilk hedefleri köyün camisiydi." Allahım buradan nasıl çıkacağız "diyordum kendi kendime.
Seher" mutfağın içinde sığınak var oraya geçelim "dedi mutfakdaki sığınağa doğru ilerledik seherin abisi bahçedeydi zeytin ağaçlarının altında görünmeyecek şekilde saklanmış silahların susmasını bekliyordu bir ara fırsatını bulup mutfağa doğru koşup yanımıza geldi. Sığınak ta yaklaşık 40 dakika bekledik. Ortalık sakinleşince dışarı çıktık.
Her tarafta ayrı bir feryat yükseliyordu bizim şansımız ise kaldığımız yerin hedef alınmamasıydı, yoksa hiçbir bir şansımız yoktu.. Seherin ellerini sıkıca kavramış arabaya doğru koşmaya başladım. Seherin abisi kolumdan tutarak " ne yapıyorsun açık hedef olacaksınız ortalık sakinleşinceye kadar beklememiz lazım " dedi
Ben " burada bekleyemeyiz gitmemiz lazım "dedim. Mustafa (seherin abisi ) " başka çaremiz yok arabayı havaya uçururlar " dedi
Çaresizce beklemeye başladık seher kolumdan tutmuş kucağında mislinayla beraber bana sokulmuştu o an içimden " Allahım bizler senin aciz kullarınız, senin kudretin herşeye yeter eşimi ve çocuğumu bana bağışla "dedim..
Mislinanın çığlıkları hala kulağımda yankılanıyordu , ailemle beraber hayatımda ilk defa ölümle burun buruna gelmiştim.. Daha önce darbe almıştım ama şuan tek değildim yanımda seher ve çocuğumuz vardı..
Aradan bir saat geçtikten sonra telsizlerden yolların güvende olduğu söylendi arabaya bindik seherin abisi her ihtimale karşı anayolu kullanmayıp eski tali bir yoldan giderek bizi idlibe getirdi..
Her tarafta Siren sesi vardı evlerde kimse kalmamış herkes kendini sokağa atmıştı.
insanların hergün yaşadığını bende yaşamıştım ama içimden "bir an önce ailemi burdan cıkarmam lazım" diyordum
Nihayet ortalık yatışmış Siren sesleri kesilmişti "seher başını omuzuma koyup kendim için endişelenmedim ama çocuğumu bunlara kurban etmeyeceğim gidelim muhammedim evimize dönelim çocuğumu burda kaybedersem yaşayamam ben " dedi
" Bende bunu düşünüyordum Ömrüm en kısa zamanda gitmemiz lazım " dedim.
Yine aynı manzara ile karşılaşmak istemiyordum aklıma babam geldi "muhakkak burda tanıdığı vardır" dedim içimden ve babamı aradım durumu izah ettim " Ah oğlum siz gençler neden kafanızın dikine gidersiniz anlamıyorumki tamam benden haber bekleyin "deyip kapattı telefonu
seherin babasına" sizde gelin ne olur burda ne yapacaksınız "dedim
"Ben burdan ayrılamam oğlum korkma burası diğer yerlere göre güvenli sayılır ani bir şey olursa kampa sığınırız" dedi
Akşam olmuş babam hala aramamıştı seher" babam ne yaptı acaba " dedi "bilmiyorum gülüm inşallah haleder sen dinlen uyumaya çalış biraz "dedim o gece sabaha kadar Uyuyamadım sabah namazını kıldıkdan sonra
Bahçeye çıktım hava serindi gün yeni ışımaya başlamıştı, seher yanıma yaklaşarak "Çok güzel bir hava var değil mi ?" Evet dedim "Bana kızgın mısın ? Dedi "Neden kızayım ki sana" dedim.
"Başının etini yedim beni babama götür diye bugün az daha ikinizi kayb ediyordum çok korktum beni af et ne olur "dedi "Savaşı sen çıkarmadınki gülüm, babanı akrabalarını görmek en doğal hakkın ben ölümden değil, sizi kayb etmekden korkuyorum " dedim..
Aradan iki saat geçtikten sonra kapıya iki tane Türk bayraklı askeri araç yaklaştı arabadan inen bir astsubay dı " Asaf Münirin evi burası mı ? "Diye sordu Seherin babası "Evet Asaf Münir benim" dedi "Komutanım burası diye seslendi arabanın içerisine " Arabadan binbaşı rütbesi ile biri indi bize yaklaşarak 'Muhammed yılmaz hanginiz ? Diye sordu Bende " benim buyrun birşey mi oldu " dedim
"Mutalib abinin oğlu senmi sin ? Dedi "Evet" benim " dedim
"Hazırlanın evladım sizi almaya geldik baban sana ulaşamıyormuş, aslında akşam gelecektik ama size ulaşamayınca sabahı bekledik " dedi
Şebeke çekmediği için babamlar bize ulaşamamış arkadaşı binbaşı hasan abiyi aramış bizi almasını rica etmişti.
Bavulları hazırlayıp seherin babası ve akrabalarıyla vedalaştık ama en zoru seherin babasıyla olan vedalaşmasıydı ikiside gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu Babası " hakkını helal et kızım sağ selametle gidin inşallah "dedi seher Ağlamaktan konuşamıyordu "Canım babam abi babama iyi bakın sakın onu üzmeyin olurmu " dedi.
Yola çıktık gelen askerler Morik de vazifeli Türk devriye birliğiydi seher Hasan abiye " "Neden Esede saldırmıyorsunuz bizi bu beladan siz kurtarırsınız ancak" dedi
Hasan abi " Bizde istiyoruz kızım, yanıbaşımızda masum insanlar ölürken bir şey yapamamak bizi de üzüyor. Ama biz müdahele ettiğimiz an başımıza üşüşür avrupa devletleri, yinede burda olduğumuz için temkinli davranıyorlar yoksa idlib çoktan haritadan silinmişti. Ama fazla uzun sürmez herşey inceldiği yerden zulüm kalınlaştığı yerden kopar kızım " dedi
yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından sınıra geldik hasan abi "Evet evlat geldik babana çok selam söyle ona ödeştik de tamam mı? "Dedi "Ödeştik derken" sen söyle o anlar" dedi
Onlarla vedalaştıktan sonra Gaziantep de arkadaşım İlyas vardı onu aradım sağolsun gelip aldı bizi ve o gece onlarda misafir olduk. Çok yorgunduk hem bedenen hemde manen...