Hayat bu bir yanın eksik olur karanlık herkese çöker. Ama herkesin gecesi kendisine ağırdır..
köyde yaklaşık bir hafta daha kaldım bu süre zarfında seheri çok özlemiştim anneme fark ettirmemeye calisyordum ama yinede fark etti annem....
Bu uzaklara dalmalar hayra alamet değil oğul!!
sevdaysa ne ala belaysa sabır çek...
ağlamaklı olmuştum anlatamıyordum bir türlü dilim varmıyordu...ben umutsuzluk denizindeki bir sandala bindim "ana yol göster" diyemedim çok aradı ağzımı ama nafile.. dile sevda kemendi vurulmuştu dönmüyordu..
Aradan günler geçti vakiftan telefon geldi idlibe yardim konvoyu yola çıkacak 3 günümüz var acil gel dediler... Allahım nasıl sevinmistim,
yüreğim kalıbına sığmıyordu kendimi istanbula nasıl attım bilemiyorum hazırlıklar
hediyeler çocuklara elbiseler ne bulduysam bavula koymuştum.... Ve zorlu yolculuk başladı reyhanliya vardık... süpriz yapacaktım sehere söylememistim... O gece orda kaldık ertesi sabah büyük bir konvoyla yola çıktık mesafeler kisaldikça heyecanimda o nebze artiyordu.... Allahım Hülyalarla beslediğim idlible şimdiki idlib arasında uçurum vardı...
harabeye dönmüş taş yığınları beton yığınları arasında yaşama tutunmaya çalışan çaresiz insanlar....
ben ne için geldiğimi kim için geldiğimi unutmustum manzara faciaydi...
Bizler rahat yaşarken bu insanlar kölelik sistemiyle yaşıyordu, sokaklar toz duman içinde insanlar umudunu yitirmemeye çalışıyor ama bilemedikleri tek başlarına kaldıkları...
"Muhammed abdulher " adlı yerel bir gazeteciyle tanıştım bizlere olan bitenleri kendi objektifinden gösteriyordu...
Karşılıklı oturup ağladık buraların yemeğe değil. Buraları sahiplenen bir komutana ihtiyacı var yerel halk olarak direnmeye çalışıyoruz ama ne yeterince silahımiz nede direnecek takatimiz var dedi...
İçimizden çıkan ve sivrilen insanlar da nizamin( esedin askerlerine verilen isim) casusları tarafından öldürülüyor dedi..
Sonra bir binanın bodrumunda yetim çocuklar için yapılan bir yetimhaneye uğradık şartlar o kadar ibtidaidiki anlatamam....
Her binanın altında farklı bir hikaye o kadar kaptırdım ki kendimi seheri unutmuşum...
Telefonuma mesaj geldi seherden onu unuttuğumun farkına yeni varmıstım...
" burada olduğunu neden söylemedin "
Diye mesaj atmış ben ne yazacağımı bilemedim... ona daha söylememiştim
Peki!!! nerden nasıl anladiki diyordum kendime...
Derken ikinci mesaj "arkandayım) "
O sahneyı anlatırken bile hala aynı duygular içindeyim..
Bir an olduğum yere yığılacağımı zan ettim.. dizlerim titriyordu heyecandan bir an yok bu gerçek olamaz dedim...
Cesaretimi toplayıp arkama döndüm karşımda duruyordu öylece buğulu gözlerle bana bakıyordu ve sicim gibi akan gözyaşları ile sadece bana bakıyordu....
Ben ise onu görmenin mutluluğu ile akan gözyaşlarımı siliyordum..
Koşup sarılmak istiyordum onu ne kadar sevdiğimi söylemek istiyordum aylarca o anın hayalini kuran ben kas katı kesilmistim...
Bir an ona doğru adım atmaya çalıştım başını iki yana sallayarak durmami söyledi...
O anki mutluluk varya dünyanın bütün hazinelerinden daha kiymetliydi benim için....
Mesajla ben musait olunca mesaj atarım diye yazdı.. Ve çocuklarla dışarı çıktılar okuldan geri kalan zamanında çocuklarla ilgilenmek için hergün yetimhaneye geliyormuş... O kadar mutlu olmuştumki idlib bana cennet bahçesi gibi geliyordu...
İki kelime konuşmadan o kadar şey anlattık ki birbirimize ne kitaplara nede kâğıtlara sığar..
O gün hayatimdaki en mutlu günüm dü...
Sadece gözlerini görmüştüm yüzünün neyse benzediğini bile bilmiyordum...
Yüzünü nikap la kapatmış sadece gözlerini görmüştüm ama sanki Cenabı hak onu benim için yaratmıştı....