Günler , saatler ve dakikalar. Hatta ve hatta saniyeler bırakmıyordu peşimi. Dönüp dolaştığım yere yeniden gelmiştim adeta. Nedensiz ayrılıklar , sebepsiz kızgınlıklar ve geride bırakılan sonsuz kırgınlıklar. Neden sorusunu hiç bir zaman kendime sormadım belki de. Çoğu zaman sormuş gibi yapıp sadece kendimi kandırdım aslında. Gözyaşlarımı tutamadım. Akan kanımı , giden insanları , uçan melekleri öylesine bir kenara geçip sessiz sakin izledim. Yine geldi belki de aynı son. Yine geldi beklenen gerçek. O kadar umudu boşuna beslemişim belli ki içimde. O kadar umudu bu güne kadar büyütüp boşuna işlemişim gönlümün en ferah köşelerinde belli ki. Ne de uzun zaman oldu yazmayalı. Neler ile dolmuş kalbim. Neler ile dolmuş gözlerim. Ve kahrolası insanların arzuları. Karanlığıma karışan çocuk sesleri gibiydi her şey ilk başta. Saatin kaç olduğunu aldırmadan , avaz avaz bağıran o çocuklar. Dinlemesini bildikten sonra pekte rahatsız edici olmasa gerek. Ama sonradan çok kafa karıştırıcı olmaya başladığını fark ettikten sonra insan , kendine geldiği an , hiç bilmiyor nasıl bir durum ile karşı karşıya olduğunu. Sadece izliyor , sadece gülümsüyor. Ama yine de sesini çıkaramıyor. Belki de gerçekten yapmak istediklerinin dışında şeylere yöneldikleri gerekçesi ile kaybediyor her biri kendini teker teker. Bende onlardan biri olabilir miyim ? Yoksa bunun için daha çok mu genç olmalıyım ? Kendime sorduğum hangi soruyu yanıtlayabildim ki şu zamana kadar. Her seferinde olduğu gibi bu gece sorduklarımda cevapsız kalacak içimde bir yerlerde. Susadım. Huzura ve umuda susadım ama yoruldum da bir yandan. Huzur ve umudu aramaktan yoruldum..