Aşkın en dayanılmaz halidir hasret. Burnuna mis gibi kokusu gelirken; şimdi, şu an ne yaptığından habersizsindir. Özlersin sadece. O belki bilir ama çoğu zaman bilmez içindeki yangını.
Bir an aynaya bakarken yanağına koyduğu buse gelir gözünün önüne ya da boynundan aldığı derin nefes. Sen farkında olmadan bir tebessüm belirir yüzünde. Sonrası ise gözyaşı.
O yoktur, gitmiştir. Ondan geriye sert bir sızı, keskin bir acı kalmıştır. Belki gelir diye hasretle beklersin. Geceleri rüyana gelişi gelir. Sabah yüzünde gülücükler ile uyanırken ilk baktığın yer telefonun olur ama ondan ne mesaj ne de arama vardır. Telefonuna her gelen yabancı numarayı belki odur umudu ile açarsın. Her birinin sonu ise hayal kırıklığı.
Aramaz.
Gelmeyecek.
Her günün bir öncekinden acı da olsa o asla gelmeyecek.
Belkide bunu bilmek acıtıyordur içini.
Bu gece belki ararsın umuduyla bekleyeceğim. Bir gün eğer bu yazıyı okursan (okumayacaksına ama) ara beni. Bil ki uzaklarda bir yerde seni seven bir kalp var. Bu yazıyı okuman umuduyla kendine iyi bak poğaça yanak.