Şimdi seni nasıl daha az tanıdığımı anladım. Belki sen hiç fark etmedin bunu. Bakışlarındaki derinlik, sözlerindeki belirsizlik, sigaranın dumanındaki efkar, kadehi tutuşun, karşımdaki hüzünlü duruşun. Nasıl da sakladın asıl kimliğini sevdiklerinden, en çok da kendinden. Seni sevdiğimden olsa gerekti uzaktan seyredişlerim. Sonunu tahmin ettiğim bir filmi izler gibiydim. Sessizliğimi duymayacak kadar sağırdın bana.
Elimden gelen ne varsa yaptım senin için. Her bir üzüntünü sevince çevirecektik ya hani senle. Birbirimize söz vermiştik kaçmayacaktık acılardan. Yüzleşecektik en saf halimizle. Senin ani gidişlerin benim hayal kırıklarım oldu. Sessizliğine emanet ettin beni uzun bir süre. Seni arayacak gücü bulamadım kendimde. Biliyordum elbet bir gün geri dönecektim masumluğunu bıraktığın yere. Sevgimi görmeye cesaret edemediğin zamanları özleyecektin. Umarım bir gün pişman olmazsın yaptıklarına. O zaman da ben gideceğim geride hiçbir anı ve iz bırakmadan kendimden. Bavulları hazırladım şimdi. Kapının eşiğinde beni bekliyor. Geri dönüş biletim yok bu sefer. Ardımdan puslu gözlerle bakma lütfen. Yüzünü aynaya dön ve bir bak kendine.
Çoktandır beni yitirmiştin aslında. Göçüyorum sonsuza dek o ruhsuz yüreğinden.