Yorulmak nedir Üstâd'ım!
Bir yığın günlerin ardına saklanmak mı?
Yoksa kalabalık zamanın içinde kaybolmak mı gemilerin ardında.
Ya da özlenilen her şeyin sonunu getirmek mi?
Benim içim hangi yerde saklı Üstâd'ım!
Hangi kum tanesine saklı söyler misin?
Hangi dağın eteğinde gizlendi sessizce.
Hangi renkler savurur başımı meselâ...
Başımı cellat tutmuş gövdemi kemikler.
Gözlerimi yaşlar tutmuş Üstâd'ım...
Ruhumu etler.
Kemiklerim sarılmış ete,
Meğerse her canlı böyle yaratılmış eşsizlikle.
Gökyüzünden sessiz uğultular yükseliyor.
Bedenim içimi getirir gibi çağlıyor.
Söylemler susturuluyor Üstâd'ım!
Yalvarışlar kayboluyor kalabalıkta,
Bir yetimin duâsı aydınlıyor semâda.
Duâlar bir vakte ertelenir mi?
Ertelenen duâlar bir gün şu gönle icâbet eder mi?
Yetimin duâsı haykırır mı o vakte Üstâd'ım!
Küçük, küçücük avuç içinden göz damlaları süzülür mü?
Süzülen o damlalar bir gönül çiçeğine dönüşür mü?
Dönüşmesi bir mûcize-i beşer ise,
Duâların sırrı çözüldü mü?
İstenilen O güzelden her şey bir bir döküldü mü?
Dökülen bir tek şey var bu beşerde,
Beşerlikten harâp olmuş o yerde...