✽ yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
✽ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
✽yıkmış sokaklara boylu boyunca gençliğini
ümitlerini güvercinler gibi uçurmuş
binlerce defa kaybetmiş ümitlerini
gemilerin kayboldukları yerde kaybetmiş
hain şiirlerde hain türkülerde kaybetmiş
binlerce defa yeniden bulmuş
ümitlerini
✽sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun
kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o
bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun
desen ki unutulmuşsun
denizler kızılca kıyamet akıp geçiyor
zamana karşı geliyorsun
✽gözümden yere bir damla kan damladı kırmızı
adım adım şehrin ışıklarını yaktım sokak sokak
içimde sonrasız bir yolculuğun iç bulantısı
✽dostu yoktu yalnızlığı vardı
✽tatyos mutlaka mesut olmalıydı
ömründe bir dakika olmalıydı
o dakika mesut olmalıydı
bunun çaresine bakmalıydık
yoksa yüzümüz olmazdı
doğru dürüst ölemezdik
ölüler bizi ayıplardı
✽bin dokuz yüz elli bir senesi sonunda
sokaklar benim ben sokakların
bir türkü gezinir dilimin ucunda
✽masmavi bir sesi var hergelenin
türkü söylemek yaşamanın bir başka türlüsü
gönlünce bir türküsü var madem ki herkesin
buz bizim yaşamışlığımızın türküsü
✽kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış
ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım
✽aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi
geçiyorsun
dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim
sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun
✽ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
✽güneş ve ay daima doğudan yükselir
bir gecenin bitmediğini hiç kimse görmemiş
✽yavrum
biliyorum
ne de olsa kalbin acır
parmakların arasından kum süzülür gibi
saniyeler süzüldükçe
ölmek değil öldürmek dokunur insana
senin parmaklarının arasından kum süzülür gibi
yirmi üç yaşının süzüldüğünü ne bilsin
✽ellerini ellerimin üstüne koyuversen
yapraklar dökülseler
sen uzaktaki yalnız çocuk
✽uzun söze ne hacet
bu şehrin yağmurunu sen zaten bilirsin
yürekten göğüs geçirir gibi çiseler
kımıldar
köprünün demirlerinden suyun ağlamasını seyret
gözlerinin yaşarması var hıçkırması var
✽sen söyle iki gözüm
hangi merhem çaredir şu bizim yaramıza
yel üfürdü su götürdü gençliğimizi
elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık
meydanlar serseri biz serseri
sağımız sefalet solumuz ölüm
işte geldik gidiyoruz
✽yıkılır
onun omuzlarında şehirler köyler ülkeler
deniz milleti gök ve kara milleti onun için
seferber
nice canlar onun için dövüştüler onun için öldüler
saçların sevdiğim buğda'm şanlıdır
✽zaman ihtiyarlıyor ya sen hala çocuksun
✽ölüm gezer gölgeniz misali arkanızdan
✽sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana
yetmiyor
birini bitirmeden aklın öteki yolculukta
✽hey mübarek mübarek er meydanı bu meydandır
cümle alem birikmiş işte davullu zurnalı
herbiri bir özge diyarda baş pehlivandır
yiğitler gelir güreş tutmağa göğsü armalı
boyları yıldız döker omuzları çifte burmalı
hoy senin pehlivan dediğin şahan olup da uçandır
rüzgar deme buluttur bulut deme dumandır
vur ha vur davul gök yerinden kaymalı
hodri meydan! vakit tamam peşrev tamamdır
ha deyince kaldırıp yerden yere vurmalı