Duman kokusu iyice kaplamıştı artık bu kenti evlerin bacaları tüterken gökyüzü artık yüzünü
göstermiyordu kara dumanlar tüm kenti etkisi altına almıştı..
soğuk bir ayazı yaşıyor bu şehir tıpkı benim yüreğim gibi buz tutmuş sanki, sıcacık evlerine sığınan
hızlıca evlerine koşuşturan, ellerini ovuşturan bir çok insan geçiyor yanımdan kilometrelik soğuk
ölüm gibi çarpıyor yüzüme yağmak olan üzere olan kar öyle hafif öyle acı iyice sarıyorum kendimi soğuğun gazabından..
Siyah karlar yağıyor üstüme başka bir şehir kuruluyor sanki bu kente eğer yaşanılan bir trajedi ise
Gecenin ilerlemiş bu saatin de ilk tarihi olaya imza atıyorum seninle
Yaşamın yatağında ki soğuk bir gerçek bu başkalarının ölümünü görüp sessizce yaşamak yağan karın bile nehrin soğuk sularında eriyerek kaybolması bütün kanıtlarımı yok ediyorsun bu şehirde
Kim bilir kaç evin perdesi kapandı yüzüme kaç hasretlik var bağrımda, öyle uzaksın ki bana öyle uzak
öyle uzak işte...
bu özlemin bitecek sandım yokluğun bu şehrin siyah karı altında eriyip yok olacak sandım yüreğim
artık bu acıyı taşıyamayacak kürek, kürek toprak dökmeyeceksin sandım.
İnsanların soluk sesleri sanki ensemde içine kapatılmış bir cam fanusun içinde nefesleri değiyor camlara karaya vurmuş bir balık gibi çırpınışlarım sonrası mı sonrası yalnızlık işte...
“Gün tepelerin arkasına gizlenmişti çoktan
Sokak lambaları ışıklarını söndürmüş
Siyah karlar bırakıyordu tenime izi kalıyordu
Sanki dokunduğun yerde”