Hayvanlara bakıyorumda ne güzel anlaşıyorlar. Siyah tüylerinden gözleri zar zor belli olan bir kedi, sarı beyaz tüylü başka bir kediyle nasılda güzel şakalaşıyor oyun oynuyor. Yerdeki örme ip yumağını bir o tarafa bir bu tarafa bazende patileri arasından havaya heyecanla fırlatıyorlar. Kendini oyuna kaptıran ve bu heyecanla etrafı bile farketmeyen küçük çocuklar gibiler. Ayrımcılıkları ayrıştırmaları yok. Sırf tüylerinin renkleri farklı diye birbirlerini dışlamalarıda yok. Biz insanoğlunun ise o aklı var fikri yok dediğimiz hayvanlar kadar dahi, ne fikrimiz ne de vicdanımız yok! Sırf kendi eksenimiz etrafında dönüyor sandığımız dünyaya bile bazen kuş bakışı bakmıyor muyuz? Kibrimiz bencilliğimiz, sınıfsal eşitsizlikle birleşince daha da acımasız oluyor.Ezici ve ezilen grup olarak ikiye ayrılan siyasi ayakların zayıf tarafındaysak eğer kırılmak kaçınılmaz oluyor. Öyle ki ten rengin bile daha doğduğun andan itibaren göreceğin yada göremeyeceğin itibarın mimarı oluyor. Halbuki Allah ne güzel yaratmış tüm kullarını. Ayrım gözetmeksizin, nasıl da özenmiş. Dünyadaki farklı renklerin birbirini tamamlaması kadar muhteşem bir detay olabilir mi?
Herkes, herşey, doğa, hayvanlar, insanlar kısacası tüm dünyanın tek renk olduğunu düşünsenize bir. Ne kadar sıkıcı sıradan olurdu.Gökyüzü ve yeryüzünün ton sür ton olduğunu hayal edin. Korkunç öyle değil mi? Ne şairler şiirlerine ne de yazarlar romanlarına ilham bulamazlardı. Esinlenilecek, betimlenilecek tek renk hangi birine yeterdi sanıyorsunuz? Ben söyleyim, hiçbirine. Koskaca dünyanın içindeki minicik karıncalar gibiyiz oysaki. Göründüğümüz kadarız sadece. Aynada gördüğümüz kaf dağı ise çok çok ötelerde ...!