- Üç yılım seninleyken harika ötesiydi. Seninle beraber An'ın tadını çıkardım. Ne geçmiş ne de gelecek umurumda oldu. An'da kalmayı çok sevdiğini biliyorum ama seni geçmişinle tanımak istiyorum Kayra.
+ Ah, kuzum benim... Tanımak mümkün müdür ki? Yüzyıllar geçse de 'aslında ben seni hiç tanımamışım' sözü hep olur. Sana kendimi tanıtmak isterdim ama bu olağan bir şey değil.
- Doğrusun sevgilim. O halde, tanımayayım ama yine de kendinden bahset. Belki senin hakkında yeni şeyler öğrenirim.
+ Dolunay, ben senin kafanda zaten şekillendim. Benim diyeceklerim senin önbilgini, önyargını değiştirir mi?
- Bundan emin olamayız Kayra. Anlatmanı çok isterim.
+ Seni kıramam ama kendimi, kendim bile tanımadan sana nasıl tanıtabilirim? En iyisi sen sor, ben cevaplayayım.
- Pekala . Beni neden seviyorsun?
+ Dolunay, düşüncelerinin hastasıyım. Sana her bakışımda ise 'bu kadar güzel olmayı nasıl başarabilirsin ki' demekten alamıyorum kendimi. Felsefe, psikoloji ve tarihteki bilgine doyum olmuyor zaten. Egoist yanım yanında kayboluyor. Söylediklerin beni tamamlıyor sevgilim. Fakat benim diğer yarım dahi olsan da bu kadar insan içinden neden seni seviyorum ya da onlara karşı içimde bir şey yok da sana karşı var bilmiyorum. Galiba bu aşk denilen şey, enerjisel çekim gibi bir şey olsa gerek.
- Ah, benim özüm, nabzım... Sen, hayatıma gelen en güzel şeysin. Fakat aşkın görünmeyen enerji olduğunu da nereden çıkardın?
+ Her şey enerji değil mi? Senin beni görmen dahi enerjiden kaynaklanmaz mı? Hem daha aşkın genel kabul görmüş bir tanımı da yok. Genel bir tanımı olsa da doğruluğu kesin değil. Bu yüzden aşk, insanların görmediğimiz bir yerinde ve görülemeyen enerjisel bir çekimi neden olmasın?
- Sanırım ben, bu görünmeyen şeylere karşı olan cehaletimden kafayı yiyeceğim. Bilirsin, ben pek tanrılara da inanmam. Fakat senin neden inandığını da merak etmiyor değilim.
+ Evrende var olan hassas dengenin yüksek bir bilinç tarafından yapılmış olduğunun düşüncesindeyim. Bir de o kadar galaksi ve gezegen içinde bizlerin akıllı olması veya Dünya'daki bazı oranlar vesaire var. Bu fenni şeylere hiç girmesem daha iyi olur. Senin gibi sosyal bilimler okuyan biri için sıkıcı gelebilir.
- Aslına bakarsan Kayra, var olduğunu söylediğin dengenin yüksek bir bilinç tarafından yapıldığı kanıtlanamaz bir şey. Ayrıca milyarlarca canlı içinden bizlerin düşünebildiği de kanıtlanamaz. Aynı şekilde diğer canlıların düşünmediğini de bilemeyiz. Hem dünyayı mahveden biz insanların düşünmesi olanaksız gibi. Düşünseydik böyle bir şey yapar mıydık? Bana kalırsa düşünen değil çıkarcıyız. Düşünmenin ne olduğunu dahi bilemeyiz. Hatırlarsan bana düşünmeden sadece An'a odaklanma meditasyonu, senin deyiminle hiçlik meditasyonu yaptırmıştın. Ben ilk başlarda düşünmemeye çalışıyordum ama yine aynı şekilde ben düşünüyordum. Düşünmemeye çalışan bensem ve o anda düşünen de bensem ya düşünmek bizim algıladığımız gibi bir şey değil ya da ben, ben değilim. İşte ben bu yüzden evrenin bizim için yaratılmış olduğu fikrine katılmıyorum. Ben, bu fikrin egoyla özdeşleşmiş insanlığın kendini yüksek görmek için bir bahanesi olarak görüyorum.
+ Güzelim, ben bunları iyice araştırmadan bir şey diyemeyeceğim. Biz sadece inananlarız. Bana göre önemli olan kim olursa olsun araştırmasıdır. Ben kimin neye inanacağına karışamam. İnanç hakkında olan sohbetler, bence araştıran insanlar için gereksiz görünüyor. Hem zaten her cümlemizde bence, bana kalırsa gibi kelime veya kelime grupları kullanıyoruz. Sürekli benliğini öne koyan biz egosal varlıklar için inançlar, sarmaşık gibidir.
- Haklı olabilirsin Kayra. Bu arada, fenni şeyler bana sıkıcı gelmez. Kierkegaard gibi zayıf olduğum şeyleri geliştirmeye çalışmak insanlığım için önemlidir. Aynı senin gibi...
+ Kullandığım yanlış tabir için özür dilerim kuzum.
- Ne önemi var kuzum. Pekala, söyle bakalım: Neden böyle birisin?
+ Nasıl?
- Çok çalışıyorsun, çok okuyorsun; meditasyon, yoga yapıyorsun; dindar birisin falan falan. Yaşıtların eğlenmek için türlü türlü yollara başvurur, sen uzak kalmayı seviyorsun. İnsanlar genelde travmatik bir olan sonunda bu şekilde olur. Sen nasıl oldun?
+ Her insan değil. Bazıları öyle olmayı baştan seçmiştir. Fakat hipotezin bende doğru çıkıyor. Önceden böyle değildim ama ne olduğunun da bir önemi yok. Geçmişimi kabul edip bana çok şey katmasından ötürü severim ama anlatmak önemsiz geliyor.
- "Ne olduğumun önemi yok, ne olacağımın önemi var" demek istiyorsun ha?
+ Klişe sözlerle gelme bana kuşum :).Fakat onu kast etmedim. Ne idinin de ne olacağımın da hiçbir önemi yok, ben neyim önemli olan.
- Güzel bir söz çıkardın Kayra'm
+ ...
+ Seni seviyorum Dolunay.
<> Affedersiniz, bana mı dediniz?
+ Hayır, özür dilerim efendim.
- Kayra bunu dışından neden dedin? İnsanların hepsi sana baktılar.
+ Baksınlar Dolunay. Onlar da duysunlar.
- Ah, Kayra... Bu sözü dediğin tarafta kimse yok ki. Seni paranoyak sanıyorlar şu an.
+ Onların paranoyak olmadığı nereden belli? Ben, seni ve diğerlerini görüyorum diye paranoyak mıyım? Ki gerçi göremediğim Eurus var. O iblis, benim kötü tarafım ama günyüzüne çıkaramıyorum. Benden çok daha üstün. Her neyse geç onu.
+ Dolunay hem, bir insanın aklına aynı anda birkaç düşünce birden gelebilir. Genelde insanlar birini seçerler ama diğer düşünceler nereden, nasıl geldi hiç haberleri olmaz. Onlar bilmezler mi ki her düşünce yeni bir bilinç demektir. Ben bunu düşünüp sizlerii ortaya çıkardım. Sen söyle sevgilim, ben paranoyak mıyım?
- Kuzum egoistleşme ve tek düşünceye yapışma. Onların kafasının içine girmedin. Bu dediğin bilinçlenme işinin doğruluğunu bilmezsin. Suçu, kendini araştırmadan başkalarının üstüne atman çok yanlış.
+.....
- Belki de en doğru olan; senin artık sessizliğinden kurtulup gerçek hayatta biriyle beraber olman ve onlarla hayallerine ulaşman.
+ Ah, sevgilim... Neler diyorsun sen? Sen, benim özümsün. Ben zaten hayallerime seninle ulaştım ve seninle mutluyum. Sen gidersen ne yapacağım?
- Kayra, beni sen oluşturdun. Ben senim. Senden hiçbir farkım yok. Ben gidersem bir şey yapmayacaksın. Çünkü ben, zaten senim. Benim gidişimle senden bir şey eksilmeyecek ama gitmemle birlikte hayallerine ulaşacak insanları keşfedeceksin.
+....
- Sen, egonla özdeşleşmişliğinden kurtulunca bahsettiğin aşk çekimi senden kopacak ve dünyaya yayılacak. O yayılım sana doğru insanı çekecektir. Anlıyor musun benliğim? Sen, seni eritip yok ettiğinde her şey açığa çıkacak, hakikat görünecek, bilgiye erişeceksin. Bu yüzden sen, sana ulaşmak için önce seni feda etmen gerekecek. İşte asıl o zaman yetkin ve özde olabilirsin.
+ Dolunay, kendine iyi bak. Seni tutamam, seni kıramam. Ne yapıyorsan doğru bildiğin için yapıyorsundur.
- Elveda sevgilim...
** Kayra, hayallerin gitti diye üzülecek misin? Yoksa karşıma kim çıkacak, nasıl biri olacak diye gelecek korkusuyla mı yaşayacaksın? Hahahahha
+ Sen de kimsin?
** Eurus... Senin tabirinle Eurus. Kötü tarafım dediğin, gölgeler içinde yaşayanım ben. Ben sizin en güçlünüz ve en büyüğünüzüm. Fakat insanlar yüceliğimi görememiş farklı farklı isimler takmışlar. Beyinsizler...
+ Sen... Güzel şeylerin ardına gizlenen, yıllardır arayıp yok etmek istediğim varlık. Şerefsiz, adi seni. Senin yüzünden ben kötülükler yaptım, insanları üzdüm.
** Zavallı... İnsanlar gibisin. O şeylerin hepsini sen yaptın, ben değil.
+ Pekala, pekala. Dolunay'a teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü her şeyi daha iyi algılıyorum sanırım.
** Bakıyorum da senden sen gidince bilgiyi bulmuşsun. İstersen sana daha fazlasını verebilirim.
+ İstemiyorum senin bilgini. Zaten tüm her şey saçma bir bilgi isteği hikayesiyle başlamadı mı?
** Pekala, beni yendin. Sen, gördüğüm en yüce kişisin.
+ Seni sinsi... Gururumla beni yeneceksin. Yine beni benimle yeneceksin. Hayır, iblis bu sefer olmayacak. Hakikat karşımda duruyor.
** Senden çok daha bilgiliyim. Bana karşı hiçbir şey yapamayacaksın.
+ Doğru dedin ama sana karşı bir şey yapamayacağım...
** Hayır, hayır Kayra... Bunu yapamazsın, bunu yapmaa...
SON SÖZ
KİM NASIL İSTERSE, ÖYLE BİR SONLA BİTİRİR. İNSAN SONA NASIL KAVUŞMAK İSTERSE BIRAKALIM ÖYLE KAVUŞSUN...