Son Yazı;
Üzgünüm. Artık dayanamıyorum. Burası yaşanacak bir yer değil. Olmuyor yani, yapamıyorum. Beni iyileştireceğine inandıkları ilaçların hepsini şimdi içtim. Bunu yapma sebebim aslında biraz ironi yapmak. Öyle ölünmez, böyle ölünür demek ve en önemlisi de ölümü hissetmek. Yavaş ve acısız bir ölüm olsun istiyorum -eh herkes gibi-. Bakalım tüm filmim bir hayat şeridi… -pardon- tüm hayatım bir film şeridi gibi akacak mı gözümün önünden. Umarım akmaz.
Anne. Özür dilerim. Bunu okuyacağından eminim. Senin bütün hayallerini boşa çıkardım. Tüm umudun benim yüzümden yerle bir oldu. Senin “kızın” olmam, “mükemmel” olacağım anlamına gelmez. Bir boktum, kelimenin tam anlamıyla bir boktum. Buradan gitmem gerekiyordu ve gidiyorum. Şuan içerden bana sesleniyorsun, “uyudun mu?” diye soruyorsun, ses vermiyorum. Uyuyacağım annem, az kaldı uyuyacağım. Nolur ama nolur beni affet.
Bu yazıyı okuyanlara -umarım herkes okumaz- söyleyecek bir çift sözüm daha doğrusu birkaç isteğim var.
1- Mezarıma gelirken bana çiçek miçek getirmeyin. Her biriniz eve benim için bir tane saksı çiçeği alıp ona bakın. Çiçekçilerin ölü çiçek satmalarına hep karşı çıktım, biliyorsunuz.
2- Olur da ardımdan bir hayır, iyilik yapmak isterseniz baş sağlığına gelen misafirlere helva değil dondurma dağıtın. Yazık insanların içi yanmıştır, hava sıcak, ortam bunaltıcı. Ferahlarlar.
3- Ardımdan kalan şu minik kütüphanemi bir okula bağışlayın. Genç zihinlerin işlenmeye ihtiyacı var.
4- Son olarak da beni sakın ama sakın bu halimle hatırlamayın. Ben o hep yüzü gülen, gözleri ışıldayan sizin hep dostunuz olarak kalacağım.
Kahretsin! Midem bulanmaya başladı, kusmamam lazım yoksa ilacın etkileri gider. Gözlerim artık eskisi kadar iyi görmüyor, yazım buradan sonra biraz okunmaz hale gelmeye başladı. Üzgünüm. Cümleleri kafamda toparlayamıyorum, kalp atışlarımın yavaşladığını hissediyorum.
İşte hayatımın sonuna geldik. İzleyen herkese teşekkürler.